Allahü teâlâ ilmi,
zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep
yaptı.
Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed
hazretleri İslam âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 1310 (H.710)
senesinde Cezayir’de Tlemsân şehrinde doğdu. Tunus'a tahsîle gitti.
Orada İbn-i Abdüsselâm'dan tasavvuf, Ebû Zeyd bin Yâkub'dan
Kur'ân-ı kerîm dersleri aldı. Tasavvuf ilminde Allahü teâlânın zâtı
ve sıfatlarına âit mârifet bilgilerinde âdetâ bir derya gibi
oldu. Akılları hayrete düşürecek derecede ilimlere sahip bir
âlim olarak memleketine döndü. 1370 (H.771) senesinde vefat etti.
Buyurdu ki:
Allahü teâlâ ilmi, zulmetin
temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı. İlimden îmân
ve tâat doğmakta, cehâletten de küfür ve günah hâsıl olmaktadır.
Tâat, çok küçük olsa da, kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de
yaklaşmamalıdır. İslâm âlimleri dedi ki; üç şey, üç şeye sebeptir:
Tâat, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sebeptir. Günah işlemek,
Allahü teâlânın gazabına sebeptir. Îmân etmek, şeref ve değer
sâhibi olmaya sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de çok
sakınmalıdır. Allahü teâlânın gazabı, bu günahta
olabilir.
Her mümini kendinden iyi
bilmelidir. Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için
ezelde yapılmış olan takdîr hiç değiştirilemez. Hep günah işleyip,
hiç taat yapmamış olanı, dilerse affeder. Melekler; "Yâ Rabbî!
Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek insanları niçin
yaratıyorsun?" dediklerinde, "Onlar fesâd çıkarmazlar" demedi.
"Sizin bilmediklerinizi ben bilirim" buyurdu. "Lâyık olmayanları
lâyık yaparım. Uzak kalanları yaklaştırırım. Zelîl olanları azîz
ederim" buyurdu. "Siz onların işlerine bakarsınız. Ben kalplerine
bakarım. Siz, günahsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar benim
rahmetime sığınırlar. Sizin günahsız olduğunuzu beğendiğim gibi,
onların günahlarını affetmeyi de severim. Benim bildiğimi sizler
bilemezsiniz. Onları, ezelî olan lütfuma kavuşturur, ebedî olan
lütfum ile hepsini okşarım" buyurdu.
Bir kimse "Efendim! Mârifeti bana
anlatır mısınız?" dedi. O da; "Bir gönül ki, Allahü teâlânın
muhabbetiyle yanıp, onunla hayat buluyorsa, bu mârifettir" buyurdu.
Soruyu soran; "Peki ben ne yaparsam bu mârifeti elde edebilirim?"
diye tekrar sordu. "Bedeni terk ederek. Çünkü Allahü teâlâ ile kul
arasındaki perde, kişinin bedenidir. Allahü teâlâya vâsıl olmasına
mâni olacak şey dört tânedir: 1) Şehvet. 2) Çok yemek. 3) Mal
ve makam. 4) Ucub ve gurur... İşte bu dört şey, kulun cenâb-ı
Hakk'a ulaşmasına mânidir" buyurdu.
Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed
hazretleri İslam âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 1310 (H.710)
senesinde Cezayir’de Tlemsân şehrinde doğdu. Tunus'a tahsîle gitti.
Orada İbn-i Abdüsselâm'dan tasavvuf, Ebû Zeyd bin Yâkub'dan
Kur'ân-ı kerîm dersleri aldı. Tasavvuf ilminde Allahü teâlânın zâtı
ve sıfatlarına âit mârifet bilgilerinde âdetâ bir derya gibi
oldu. Akılları hayrete düşürecek derecede ilimlere sahip bir
âlim olarak memleketine döndü. 1370 (H.771) senesinde vefat etti.
Buyurdu ki:
Allahü teâlâ ilmi, zulmetin
temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı. İlimden îmân
ve tâat doğmakta, cehâletten de küfür ve günah hâsıl olmaktadır.
Tâat, çok küçük olsa da, kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de
yaklaşmamalıdır. İslâm âlimleri dedi ki; üç şey, üç şeye sebeptir:
Tâat, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sebeptir. Günah işlemek,
Allahü teâlânın gazabına sebeptir. Îmân etmek, şeref ve değer
sâhibi olmaya sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de çok
sakınmalıdır. Allahü teâlânın gazabı, bu günahta
olabilir.
Her mümini kendinden iyi
bilmelidir. Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için
ezelde yapılmış olan takdîr hiç değiştirilemez. Hep günah işleyip,
hiç taat yapmamış olanı, dilerse affeder. Melekler; "Yâ Rabbî!
Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek insanları niçin
yaratıyorsun?" dediklerinde, "Onlar fesâd çıkarmazlar" demedi.
"Sizin bilmediklerinizi ben bilirim" buyurdu. "Lâyık olmayanları
lâyık yaparım. Uzak kalanları yaklaştırırım. Zelîl olanları azîz
ederim" buyurdu. "Siz onların işlerine bakarsınız. Ben kalplerine
bakarım. Siz, günahsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar benim
rahmetime sığınırlar. Sizin günahsız olduğunuzu beğendiğim gibi,
onların günahlarını affetmeyi de severim. Benim bildiğimi sizler
bilemezsiniz. Onları, ezelî olan lütfuma kavuşturur, ebedî olan
lütfum ile hepsini okşarım" buyurdu.