Peygamberler, insanları
önce imân etmeye, bunu kabul edenleri de, ilim öğrenip amel etmeye
da’vet etmişlerdir.
Ebû Musa bin Ebân hazretleri
Hanefî mezhebinin meşhur fıkıh âlimlerindendir. Doğum târihi
bilinmemektedir. 221 (m. 836)’da Basra’da vefât etti. Bir
dersinde buyurdu ki:
İlim öğrenmek, her Müslümana
farzdır. Bunda gevşek davrananların hiçbir mazereti kabul
edilmeyecektir. Bir Müslümanın, kendisine lâzım olan din ve dünyâ
bilgilerini en doğru bir şekilde öğrenip, bunları tatbik etmesi
elbette lâzımdır, ilim öğrenmek nasıl ki mutlaka mühim ise, o ilmin
doğrusunu öğrenmek de o derece mühimdir. Bir Müslümanın
Müslümanlığı, bunları bilip yapmakla tamam olur.
Peygamber efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem); “İlim talep etmek, her Müslümana
farzdır” buyurdu. Başka bir hadîs-i şerîfte de buyurdu
ki: “Din bilgisi öğrenmek, her Müslümana farzdır, öyleyse onu
öğreniniz ve öğretiniz. Câhiller olarak ölmeyiniz.”
Her Müslümanın, kendisine lâzım
olan ilimleri öğrenmesi lâzım olduğu gibi, âlime de, ilmiyle
herkese faydalı olmak için gayret etmesi lâzımdır. Kendisinden ilim
talep edeni menetmesi uygun değildir. İlim, amelden öncedir.
Bir şey bilinir, bundan sonra bu bilgiye uygun amel yapılır. Bunun
için, ilim amelden önce gelmektedir. Fakat imân böyle değildir,
imân, ilimden de öncedir. Peygamberler, insanları önce imân etmeye,
bunu kabul edenleri de, ilim öğrenip amel etmeye da’vet
etmişlerdir.
İlmin kâmil olması için bazı
şartlar vardır. Niyeti, başka niyetlerin karışmasından kurtarıp
ihlâsa kavuşturmalı, bâtını manevî kirlerden temizlemeli, ilme,
Allahü teâlânın rızâsı için yönelmeli, ilim öğrenmek sevâbını
Allahü teâlâdan beklemeli, gösterişten, övünmekten uzak durmalıdır.
Allahü teâlâ için olan, ebedi saadete kavuşturan ilimleri
öğrenirken; takvâ sahibi, ilmiyle âmil olan hakîkî İslâm âlimlerini
seçmeli, bunlar bulunamazsa, bunların kitaplarını okuyarak aynı
şekilde istifâde etmeye çalışmalıdır.
İlim için bütün gücü ve gayreti
ile çalışmalı, tevâzu sahibi olmalıdır. İlim sebebiyle öne geçmek,
herkesten alâka görmek ve gösteriş yapmak niyetinden vazgeçmelidir.
İlim öğrendiği âlimin huzûrunda sükût edip, edeb ile dinlemeli,
suâl sorarken güzel sormalı, hocasına itirâzı ve onunla mücâdeleyi
terk etmelidir, öğrendiği ilim ile amel etmeli, gevşeklik
göstermemelidir. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Allahü
teâlâ, bildiği ile amel edene, bilmediklerini öğrenmeyi ihsân
eder.”