Âlimlerimiz buyurdu ki:
"Murâkabe; Allahü teâlânın her şeyi gördüğünü, bildiğini
bilmektir.”
Ali bin Makbûl hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. 1024 (m. 1615)’de Mısır’da doğdu. 1095
(m. 1684)’de Mekke-i mükerremede vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu
ki:
İbrâhim bin Şemmas şöyle
anlatmıştır: Ebü’l-Abbâs bin Atâ “Tâatin en faziletlisi, her an
murâkabe üzere olmaktır (Allahü teâlânın her an her şeyi gördüğünü
unutmamaktır)” buyurdu.
Ebû Hafs şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar arasında oturup onlara vaaz ve nasihat ederken, kendi
nefsine ve kalbine vaaz et, onların senin etrâfında toplanması seni
gururlandırmasın. Çünkü onlar, senin dışını görüyor. Allahü teâlâ
ise kalbini ve düşüncelerini de biliyor.”
Naklolunur ki: Büyüklerden bir
zât, talebeleri içinde genç birisini daha çok severdi. Diğer
talebeler ise, acaba hocamız neden o genci daha çok seviyor? diye
düşünüyorlardı... Hocaları bir gün bu talebelerine ve o sevdiği
küçük talebesine birer tane kuş verip, gidiniz, bu kuşları kimsenin
görmediği yerde kesip bana getiriniz, diye emretti. Talebelerinden
her biri kendisine verilen; kuşu alıp, ıssız bir yerde keserek
hocasına getirdi. Hocalarının çok sevdiği küçük talebe ise, kuşu
kesmeden geri getirdi. Sebebi sorulunca, ben kimsenin görmediği bir
yer bulamadım. Çünkü Allahü teâlâ, her an, her şeyi görüyor dedi.
Bunu işiten arkadaşları onun murâkabesi karşısında şaşıp,
hocalarının neden onu daha çok sevdiğini anladılar.
Yûsuf aleyhisselâma âşık olan
Zeliha, onu kendine çağırdığında, odada bulunan bir putun yüzünü
örttü. Yûsuf aleyhisselâm, “Neden onun yüzünü örtüyorsun?” deyince,
Zeliha “Bu bizim ilâhımızdır, ondan utanıyorum” dedi. Bunun üzerine
Yûsuf aleyhisselâm “Sen bir taş parçasından utanıyorsun da,
ben âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâdan utanmam mı? O, her an, her
şeyi görüyor, biliyor” buyurdu.
Cüneyd-i Bağdadî hazretlerine
murâkabe nedir? denilince “Murâkabe, bir şeyden korkup da
vuku bulmasını bekleyen kimsenin beklemesi ve uykusunu,
istirahatini terk etmesi gibi olmaktır.
Âlimler; "Murâkabe; Allahü teâlânın her şeyi gördüğünü,
bildiğini bilmektir” buyurdular.
Âlimlerden biri buyurdu ki: Recâ
(ümit) seni ibâdete çeken şey, havf (korku) da seni günahlardan
uzaklaştıran şeydir.”
Muhammed bin Ali Tirmîzî buyurdu
ki: “Seni her an Rabbinin gördüğünü unutma, şükrünü, sana devamlı
nimetler veren, her an muhtaç olduğun Rabbine yap.”