"Kim Allahü teâlâya hâlis niyet
ile ödünç verirse, Allahü
teâlâ da karşılık olarak ona kat kat mükâfat verir."
Bahâeddîn Kâsım bin Ali
hazretleri Şafiî fıkıh ve hadîs âlimlerindendir. Meşhur hadîs
âlimlerinden İbn-i Asâkir’in oğludur. Hadis ilminde hafız olup, yüz
binden çok hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezberlemişti.
527 (m. 1133)’de Şam’da doğdu. 600 (m. 1203)’de aynı yerde vefât
etti. Kitabında naklettiği hadîs-i şeriflerden
bazıları:
Ömer bin Hattâb (radıyallahü anh)
şöyle rivâyet etti: “Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem)
yanında idim. Birisi gelip “Ey Allahın Resûlü! (sallallahü
aleyhi ve sellem) Allahü teâlânın katında insanların hangisi daha
hayırlıdır?” dedi. Resûlullah efendimiz “Atının sırtında iken veya
onun yularını tutmuş iken, Allahü teâlânın
daveti (ölüm) gelinceye kadar, Allah yolunda canıyla,
malıyla cihâd edendir” buyurdu.
Ebû Mûsâ (radıyallahü anh)
anlattı: Resûlullah efendimiz “Cennetin kapıları kılıçların
gölgeleri altındadır” buyurmuştur dediğimde; bir şahıs kalkıp,
“Ey Ebû Mûsâ! Sen Resûlullahın böyle buyurduğunu duydun mu?” diye
sorunca, evet dedim. Bunun üzerine soruyu soran harbe katıldı,
kılıcıyla düşmana karşı yürüdü, şehit oluncaya kadar
vuruştu.”
Abdullah İbni Ömer (radıyallahü
anhüm) şöyle anlatıyor: “Mallarını Allah yolunda harcayanların
hâli, her başağa yüz taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli
gibidir” (Bekâra-261) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil
olduğunda, Resûlullah efendimiz; “Yâ Rabbî! Ümmetime ziyâde
eyle, arttır!” buyurdu. Daha sonra “Kim Allahü teâlâya
hâlis niyet ile ödünç verirse (O’nun kullarına, eza etmeden,
mal verdiği için övünmeden ve başa kakmadan, ihlâs ile, helal
maldan infâk eder, sadaka verirse) Allahü teâlâ da karşılık
olarak ona kat kat (yedi yüz misline kadar) mükâfat
(sevap) verir.” (Bekâra-245) meâlindeki âyet-i kerîme
nâzil oldu. Resûlullah efendimiz; “Yâ Rabbî! Ümmetime
ziyâde eyle, arttır!” diye duâ etti. Bundan sonra “...
Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir” (Zümer-10)
meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu.
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)
rivâyet etti. Resûlullah; “Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği
zaman Cebrâil’e şöyle nidâ eder: “Şüphesiz Allahü teâlâ falancayı
sevmektedir, onu sen de sev.” Hazreti Cebrâil de o kimseyi,
sever. Sonra, semâya şöyle nidâ eder: “Allahü teâlâ falancayı
sevmektedir, onu siz de seviniz. Onu semâ ehli de
sever” buyurdu.