Haramı işleyen Cehennem
azâbına lâyıktır. Harama helal diyen imansız
olur!
İbn-i Nasrullah hazretleri
Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 765 (m. 1364)’de Bağdad’da
doğdu. 844 (m. 1440)’da Kâhire’de vefât etti. Buyurdu
ki:
Haram: Allahü teâlânın,
“Yapmayınız” diye açıkça men ve yasak ettiği şeylerdir. Haramı
işleyen Cehennem azâbına lâyıktır. Harama helal diyen imansız
olur. Haksız yere adam öldürmek, zinâ etmek ve köpek artığını
yemek-içmek gibi. Köpek artığı necistir, zarûret hâli
müstesnadır.
Mekrûh: Resûlullah
efendimizin beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren şeylere
denir. Onu işleyen azâba müstahak olmaz. Helâl diyen kâfir olmaz.
Lâkin itaba, yani azarlanmaya ve şefaatten mahrûmiyete lâyık
olur. At etini yemek gibi. Bazı âlimler, bunun tenzîhen mekruh
olduğunu söylediler, sahih olanı da budur. Peygamberimizden
(sallallahü aleyhi ve sellem); “At etini yemek bizim için caiz
midir?” diye suâl edildi. “Caizdir ve temizdir” buyurdu.
Bu esnada Müslümanların yiyeceğe ihtiyâçları vardı. Daha sonra bir
gazâda tekrar suâl edildi, at etini yemeye izin vermediler. Bu
sırada yiyeceğe ihtiyâçları yok idi. Önceki hadîs-i şerîfi İmâm-ı
Şafiî, sonraki hadîs-i şerîfi Ebû Hanîfe delîl aldı. Evlâ olan
yememektir. Müstehâb: Resûlullahın ömründe bir iki kere veya
daha fazla işlemiş olduğu, fakat çok kere terk eylediği şeylere
denir, işlemeyene ıtâb (azarlama), azâb ve şefaatten mahrumiyet
yoktur, işleyene ise, sevap çoktur. Nafile namaz kılmak,
nafile sadaka vermek, nafile oruç tutmak gibi. Müstehâb da iki
çeşittir. Biri Resûlullah efendimizin ümmetine öğretmek için bazı
kere işlediği şeylerdir. İkincisi ulemânın müstehâb gördüğü
şeylerdir. Hutbenin sonunda; “İnnallahe ye’müru
bil-adli..." âyetini okumak ve cuma gününde zuhr-i âhır namazı
kılmak gibi. Zuhr-i âhır namazını Resûlullah ve Eshâbı kılmamış,
sonra gelen ulemâ kılmışlardır. İmâm-ı Yûsuf, zuhr-i âhırdan sonra
iki rekat namaz daha kılmıştır.
Peygamberimizin doğduğu günün yıl
dönümünde sevinmek, mevlid okumak müstehâbdır, bunlara sevâb
vardır. Sekiz rek’at teheccüd namazı, altı rekat evvâbin namazı,
iki rekat abdestten sonra kılınan şükr-i vüdû’ namazı, dört rekat
tesbih namazı, iki rekat husuf (ay ve güneş tutulması) namazı,
Kur’ân-ı kerîmi ezberlemek için kılınan iki rekat namaz, nikâh
etmek için kılınan iki rek’at namaz, iki rek’at tövbe namazı,
rüzgârın defi ve kar çokluğuna karşı kılınan iki rekat namaz gibi,
bunları kılmak müstehâbdır.
İbn-i Nasrullah hazretleri
Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 765 (m. 1364)’de Bağdad’da
doğdu. 844 (m. 1440)’da Kâhire’de vefât etti. Buyurdu
ki:
Haram: Allahü teâlânın,
“Yapmayınız” diye açıkça men ve yasak ettiği şeylerdir. Haramı
işleyen Cehennem azâbına lâyıktır. Harama helal diyen imansız
olur. Haksız yere adam öldürmek, zinâ etmek ve köpek artığını
yemek-içmek gibi. Köpek artığı necistir, zarûret hâli
müstesnadır.
Mekrûh: Resûlullah
efendimizin beğenmediği ve ibâdetlerin sevâbını gideren şeylere
denir. Onu işleyen azâba müstahak olmaz. Helâl diyen kâfir olmaz.
Lâkin itaba, yani azarlanmaya ve şefaatten mahrûmiyete lâyık
olur. At etini yemek gibi. Bazı âlimler, bunun tenzîhen mekruh
olduğunu söylediler, sahih olanı da budur. Peygamberimizden
(sallallahü aleyhi ve sellem); “At etini yemek bizim için caiz
midir?” diye suâl edildi. “Caizdir ve temizdir” buyurdu.
Bu esnada Müslümanların yiyeceğe ihtiyâçları vardı. Daha sonra bir
gazâda tekrar suâl edildi, at etini yemeye izin vermediler. Bu
sırada yiyeceğe ihtiyâçları yok idi. Önceki hadîs-i şerîfi İmâm-ı
Şafiî, sonraki hadîs-i şerîfi Ebû Hanîfe delîl aldı. Evlâ olan
yememektir. Müstehâb: Resûlullahın ömründe bir iki kere veya
daha fazla işlemiş olduğu, fakat çok kere terk eylediği şeylere
denir, işlemeyene ıtâb (azarlama), azâb ve şefaatten mahrumiyet
yoktur, işleyene ise, sevap çoktur. Nafile namaz kılmak,
nafile sadaka vermek, nafile oruç tutmak gibi. Müstehâb da iki
çeşittir. Biri Resûlullah efendimizin ümmetine öğretmek için bazı
kere işlediği şeylerdir. İkincisi ulemânın müstehâb gördüğü
şeylerdir. Hutbenin sonunda; “İnnallahe ye’müru
bil-adli..." âyetini okumak ve cuma gününde zuhr-i âhır namazı
kılmak gibi. Zuhr-i âhır namazını Resûlullah ve Eshâbı kılmamış,
sonra gelen ulemâ kılmışlardır. İmâm-ı Yûsuf, zuhr-i âhırdan sonra
iki rekat namaz daha kılmıştır.