"Haramı, helâli, şüphelileri ve fâizi bilmeyen, bunları
birbirinden ayıramayan, harâmdan kurtulamayıp, ibâdetleri boşa
gider."
Osman Sâhib Efendi Yetmişyedinci Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1122 (m.
1710) senesinde İstanbul’da doğdu. 1183 (m. 1770) senesinde vefât
etti. Bir dersinde şunları anlattı:
İbâdetler on kısımdır: Dokuz kısmı helâl kazanmaktır. Bir kısmı da
bildiğimiz bütün ibâdetlerdir. O hâlde, müminler helâl kazanmaya
çalışmalıdır. Harâmdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre
“radıyallahü anh” buyuruyor ki: Resûlullahtan “sallallahü aleyhi ve
sellem” işittim. Buyurdu ki: (Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel
yapılan ibâdetleri kabul eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine
emrettiğini müminlere de emretti ve buyurdu ki; ey Peygamberlerim!
Helâl yiyiniz ve sâlih, iyi işler yapınız! Müminlere de emretti ki;
ey îmân edenler! Sizlere verdiğim rızklardan helâl olanları
yiyiniz!) Resûlullah efendimiz sözüne devâm ederek buyurdu ki:
(Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir
kimse, ellerini göğe doğru uzatıp duâ ediyor. 'Yâ Rabbî!' diye
yalvarıyor. Hâlbuki yediği harâm, içtiği harâm, gıdâsı hep harâm.
Bunun duâsı nasıl kabûl olur?) Yani harâm yiyenin duâsı kabul olmaz
buyurdu. İşte harâmı, helâli, şüphelileri ve fâizi bilmeyen,
bunları birbirinden ayıramayan, harâmdan kurtulamayıp, ibâdetleri
boşa gider. Mal müminin yardımcısıdır. Çalışınız, helâl kazanınız!
Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, muhtaç olursanız, dîninizi
verip alırsınız. Dîni verip de yememek için, alın teri ile
yemelidir. Hadîs-i şerîfte (Elinin emeği, alnının teri ile ye,
dînini satıp yeme!) buyuruldu.