Resûl-i ekremin getirdiği
açıkça bilinen şeylerin hepsini tasdik eden, mümin
olur.
Ahmed Bin Yahyâ Halebî hazretleri
Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. Suriye’nin Haleb şehrinde doğdu. 738
(m. 1337)’de vefât etti. Ehl-i sünnet itikadına dair yazdığı eseri,
Tâcüddîn Sübkî tarafından çok medhedilmiştir. Ahmed bin Yahyâ,
bu eserinde; “Eshâb-ı kirâmın âdet-i şerîfleri, sâdece takvâya tâbi
olmaya ve hayır işleri işlemeye teşvik idi. Fakat bidat sahipleri
ortaya çıktığı zaman, onlara gereken cevabı vermişlerdir”
demektedir. Yine bu eserinde “Küfür” bahsinde şunları
yazmaktadır:
Dinde küfür: Resûlullahın
(sallallahü aleyhi ve sellem) getirdiği açıkça bilinen şeylerden
birisini inkâr etmektir. Çünkü bir kimse, Resûl-i ekremin getirdiği
açıkça bilinen şeylerin hepsini tasdik ederse mümin olur. Bir kimse
Resûl-i ekremin getirdiklerinin bir kısmını veya hepsini tasdik
etmezse, o kimse imansızdır. İctihâdî ve tevâtür olarak
bildirilmeyen hükümleri inkâr eden imansız olmaz. Tevâtür ile
Resûlullah efendimizin getirdiği ve dinden olduğu bilinen şeyleri
inkâr eden imansız olur. Allahü teâlânın varlığını, O’nun alîm,
kadir, muhtâr olduğunu veya Resûlullah efendimizin Peygamberliğini,
Kur’ân-ı kerîmin sıhhatini, namazın, orucun, zekâtın, haccın, farz
olması, zinânın ve içkinin haramlığı gibi, dinden olduğu açıkça
bilinen hususları inkâr eden kimse imansızdır. Çünkü bu kimse,
dinden olduğu zarurî olarak ve açıkça bilinen bir şeyde Resûl-i
ekremi tasdik etmemiştir.
Suâl: Zünnar kuşanmak (ve
benzerlerini yapmak) ile Allahü teâlânın emirlerini yapmamak ve
yasak ettiği şeyleri yapmak, onlardan sakınmamak arasındaki fark
nedir ki, birincisini yapan imansız oluyor, ikincisinde ise kâfir
olmuyor, sâdece günahkâr oluyor?
Cevap: Zünnar kuşanmak (ve
benzerleri) kâfirlere mahsûs bir şekil ve görünüştür. Mümin bunları
kullanmaya cesâret edemez. Fakat emirleri yapmamak, nehyedilen
şeyleri yapmak böyle değildir. Çünkü bunlar, dînen mahzurlu görülen
şeylerdir. Ancak insanın yaratılışında nefs-i emmâresine uymak,
nefsinin arzu ve isteklerinin aklına galip gelmesi bulunduğu için,
müminden, bazen nefsine uyması, hevasının galip gelmesi sebebiyle
dînen mahzurlu şeyler meydana gelebilir. Bunlar dinde tekzîb ve
imansızlık alâmeti sayılmamıştır.