“İnsanlara teşekkür
etmeyen, Allahü teâlâya şükredemez. Tevazu göstereni
Hak teâlâ yükseltir. Kibredeni de
alçaltır.”
Seyyid Muhammed Kaşâşî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. Medîne-i münevverede doğdu. 1044 (m.
1634)’de Yemen’in San’a şehrinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu
ki:
“Âhir zamanda, câhil âbidler ile
fâsık âlimler geleceklerdir.”
“Bir menfaatinden dolayı sana
yaklaşan kimseyi gördüğün zaman, onu töhmet altında bulundur,
yani onu yanına yaklaştırma, kendin için onu tehlikeli kabul
et!”
“İnsanlara teşekkür
etmeyen, Allahü teâlâya şükredemez. Tevazu göstereni
Hak teâlâ yükseltir. Kibredeni de
alçaltır.”
“Sıratta 6 şeyden suâl
olunur; imân, namaz, hac, zekât, gusül ve kul
hakları."
"Nefsin veya şeytanın,
insanı en çok kandırdığı yol; 'Sen
haklısın' dedirtir. Hak teâlâ bir kula hayır murat
ederse, hep hayırlı işlerle meşgul olur.”
“Dinden bir meseleyi
öğretmek, yüz bin umre sevabından
kıymetlidir.”
“Bir gün İsâ aleyhisselam, üç
kişi ile beraber giderken yolda iki kerpiç altın gördüler. İsâ
aleyhisselam; 'Bırakın gidelim. Bu fitnedir' buyurdu. Fakat
onlar tamah edip aldılar, İsâ aleyhisselam, onlardan ayrılıp gitti.
Onlar da arkadaşlarından birini; 'Balta getir de, bu altın
kerpiçleri parçalayıp pay edelim ve hem de yiyecek getir,
yiyelim' diyerek pazara gönderdiler. O kimse pazara varınca
yiyeceğin içine zehir koydu. Onları öldürüp altınların hepsine
sahip olmayı düşündü. Onlar da, onu pazardan gelince, öldürüp
altını aralarında paylaşmayı plânladılar. Arkadaşları pazardan
gelince, onu öldürdüler. Malı aralarında pay ettiler. Sonra da
arkadaşlarının getirdiği yiyecekleri yediler. O ikisi de,
zehirlenip öldüler. İsâ aleyhisselam, işini bitirip tekrar oraya
gelince, üç adamın da ölmüş olduğunu, altın kerpicin de, çamur
kerpiçler arasında durduğunu gördü. O altına ayağı ile
vurup yuvarladı ve; 'İnsanlar, birbirlerini senin yüzünden
katlederler' buyurdu.”
“Ali bin Muhammed el-Mısrî,
Sırrîyi Sekatî’ye tasavvufun ne olduğunu sorunca, 'Tasavvuf; yüksek
ahlâktır. Böyle bir ahlâk, sahibini, yüksek ahlâk sahibi kimselerin
arasına katar' cevâbını verdi."
"Ebû Hemmâm es-Sûfî’ye tasavvufun
ne olduğu sorulunca; 'Nefsinin dediklerini yapmayan, nefsini
ayıplayan, insanlara nasihat eden, onlara Allahü teâlânın emir ve
yasaklarını öğreten, Allahü teâlâdan korkan, amel-i sâlih yapmakta
gevşek davranmayan, kanaatkâr olan, hakkı bilen kimsedir' diye
cevap verdi."