İlimden îmân ve tâat
doğmakta, cehilden de küfür ve günah hâsıl
olmaktadır.
Şeyh Ayderûsî hazretleri fıkıh,
hadîs âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 993 (m. 1585)’de
Yemen’in Terim şehrinde doğdu. 1041 (m. 1632)’de Hindistan’da
Devletâbâd’da vefât etti. Buyurdu ki:
Her izzet ve her nimet, Allahü
teâlâya itaat ve ibâdet etmektedir. Her kötülük ve sıkıntı da,
günah işlemekten hâsıl olur. Herkese dert ve belâ, günah yolundan
gelir. Rahat ve huzur da, itaat yolundan gelmektedir. (Allahü
teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse değiştiremez. Nefse kolay ve
tatlı gelen şeyi saadet zannetmemeli. Nefse güç ve acı gelenleri de
şekavet ve felâket sanmamalıdır.) Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da
senelerce tesbih ve ibâdet ile ömrünü geçiren kimse, bir secdeyi
terk etdiği için öyle yuvarlandı ki, bir daha kalkamadı. Eshâb-ı
Kehf'in köpeği ise, pis olduğu hâlde, sıddîkların arkasında birkaç
adım yürüdüğü için, öyle yükseldi ki, hiç düşmedi. Bu hâl, insanı
hayrete düşürmektedir. Asırlar boyunca, ilim adamları bu
bilmeceyi çözememiştir. İnsanın aklı, bunun hikmetini
anlıyamadı.
Âdem aleyhisselâma buğdaydan yeme
dedi ve yemesini diledi. Şeytanın, Âdem aleyhisselâma secde
etmesini emreyledi ve secde etmemesini diledi. Beni arayınız
buyurdu. Fakat kavuşmayı dilemedi. İlâhî yolun yolcuları, “Hiç
anlayamadık” demekten başka bir şey söyleyemediler. Bizlere ne
demek düşer!..
O’nun, insanların îmân
etmelerine, ibâdet yapmalarına ihtiyâcı yoktur. Kâfir olmalarının
ve günah işlemelerinin O’na hiç zararı olmaz. Mahlûklarına O’nun
hiç ihtiyâcı yoktur, ilmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah
işlemesine sebep yaptı. İlimden îmân ve tâat doğmakta, cehilden de
küfür ve günah hâsıl olmaktadır. Tâat, çok küçük olsa da,
kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de yaklaşmamalıdır. İslâm
âlimleri dedi ki: Üç şey, üç şeye sebeptir: Tâat, Allahü
teâlânın rızâsını kazanmaya sebeptir. Günah işlemek, Allahü
teâlânın gazabına sebeptir, îmân etmek, şeref ve değer sahibi
olmaya sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de çok
sakınmalıdır. Allahü teâlânın gadabı, bu günahta olabilir. Her
mümini kendinden iyi bilmelidir. Allahü teâlânın çok sevdiği kulu
olabilir. Herkes için ezelde yapılmış olan takdîr hiç
değiştirilemez. Hep günah işleyip, hiç tâat yapmamış olanı, dilerse
affeder. Melekler; “Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan
dökecek olan insanları niçin yaratıyorsun?” dediklerinde, “Onlar
fesâd çıkarmazlar” demedi. “Sizin bilmediklerinizi ben bilirim”
buyurdu.
Şeyh Ayderûsî hazretleri fıkıh,
hadîs âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 993 (m. 1585)’de
Yemen’in Terim şehrinde doğdu. 1041 (m. 1632)’de Hindistan’da
Devletâbâd’da vefât etti. Buyurdu ki:
Her izzet ve her nimet, Allahü
teâlâya itaat ve ibâdet etmektedir. Her kötülük ve sıkıntı da,
günah işlemekten hâsıl olur. Herkese dert ve belâ, günah yolundan
gelir. Rahat ve huzur da, itaat yolundan gelmektedir. (Allahü
teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse değiştiremez. Nefse kolay ve
tatlı gelen şeyi saadet zannetmemeli. Nefse güç ve acı gelenleri de
şekavet ve felâket sanmamalıdır.) Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da
senelerce tesbih ve ibâdet ile ömrünü geçiren kimse, bir secdeyi
terk etdiği için öyle yuvarlandı ki, bir daha kalkamadı. Eshâb-ı
Kehf'in köpeği ise, pis olduğu hâlde, sıddîkların arkasında birkaç
adım yürüdüğü için, öyle yükseldi ki, hiç düşmedi. Bu hâl, insanı
hayrete düşürmektedir. Asırlar boyunca, ilim adamları bu
bilmeceyi çözememiştir. İnsanın aklı, bunun hikmetini
anlıyamadı.
Âdem aleyhisselâma buğdaydan yeme
dedi ve yemesini diledi. Şeytanın, Âdem aleyhisselâma secde
etmesini emreyledi ve secde etmemesini diledi. Beni arayınız
buyurdu. Fakat kavuşmayı dilemedi. İlâhî yolun yolcuları, “Hiç
anlayamadık” demekten başka bir şey söyleyemediler. Bizlere ne
demek düşer!..