"Kim Kur’ân-ı kerîmi
öğrenirse, kıymeti fazla olur. Hadîs-i şerîf yazanın delîli
kuvvetli olur."
İsmâil bin Yahyâ el-Müzenî
hazretleri Şafiî âlimlerinin büyüklerinden olup İmâm-ı Şafiî
hazretlerinin önde gelen talebelerindendir. 175 (m. 791)’de
Mısır’da doğup, 264 (m. 877)’de vefât etmiştir. Müzenî
anlatır:
İmâm-ı Şafiî’den işittim: “Kim
Kur’ân-ı kerîmi öğrenirse, kıymeti fazla olur. Kim fıkıh ilmi ile
meşgul olursa, şerefi artar. Hadîs-i şerîf yazanın delîli kuvvetli
olur. Arap dili üzerinde çalışanın tabiatı ince olur. Hesapla
uğraşanın görüşü bol ve kuvvetli olur. Nefsine sahip olmayanın,
ilmi kendisine fayda vermez.”
Hâfız Ebû Hasen Ali bin Hasen
Hamekân, İmâm-ı Şafiî hazretlerinin menkıbelerine dâir yazdığı
kitapta, Müzenî’den şöyle anlatır:
İmâm-ı Şafiî’den duydum. Buyurdu
ki: Bir gece, Hârûn Reşîd, bana Rebî’i gönderdi. “Haydi, hemen
gidiyoruz” dedi. Ben “Bu vakitte, bu ne hâl?” dedim “Bana
böyle emredildi” dedi. Onunla beraber çıktım. Hârûn Reşîd’in
bulunduğu binanın kapısına geldik. Rebî’ bana “Biraz otur,
belki uyumuştur. Uyuyamadıysa, hiç olmazsa, kızgınlığı biraz geçer”
dedi. Sonra, içeri girdi. Hârûn Reşîd ayakta idi. O’na “Muhammed
bin İdrîs’i getirdin mi?” diye sordu. Rebî de, “Getirdim” dedi. Ben
içeri girince, Hârûn Reşîd biraz düşündü. Sonra “Ey Muhammed bin
İdrîs! Seni korkuttuk. Şimdi güle güle gidebilirsin” dedi. Rebî’e
de, “Ona para kesesi ve bir miktar dirhem ver” dedi. Benim paraya
ihtiyâcım olmadığını söyleyince, yemîn ederek zorla bana verdi. Ben
Hârûn Reşîd’in yanından çıkınca, Rebî’ bana, “Allah için söyle, sen
ne yaptın da, Hârûn Reşîd çok sinirli iken, bir anda böyle
yumuşayıverdi. Halbuki ben seni getirdiğim zaman, sanki boynunun
gideceğini görüyordum” dedi. Ben de dedim ki:
Mâlik bin Enes’ten duydum.
Abdullah bin Ömer, Resûlullahın (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem)
Hendek gazâsında “Allahümme innî eûzü bi nûr-i kudsike
ve bereket-i tahâretike ve ızami celâlike min külli tarîkin illâ
tarikan yetrükü bihayrin. Allahümme ente gayâsî, fe bike egûsü ve
ente iyâzî, fe bike eûzü ve ente melâzî, fe bike elûzü. Yâ men
zellet lehû rikâb-ül-cebâbireti ve hadaat lehû
mekâlîd-ül-ferâineti. Ecirnî min hızyike ve ukûbetike fî leylî ve
nehâri ve nevmî ve karârî. Lâ ilahe illallah ente, ta’zîmen
livechike ve tekrîmen lisebâhatike. Fesrif annî şerre ibâdike,
vec’alnî fî hıfzı inâyetike ve sürâdikâti hıfzıke veud aleyye
bihayrin minke, Yâ Erhamerrâhimîn” buyurduklarını
rivâyet etmiştir. Ben de onu okudum.