“Babacığım, Resûlullah
efendimiz vefât edinceye kadar sen O’nunla beraber cihâd
ettin..."
Cemâleddîn ibn-i Abdilberr
hazretleri Endülüs’te (İspanya) yetişen, Mâlikî mezhebi
âlimlerindendir. 368 (m. 978)’de Kurtuba’da (Cordoba) doğdu. 463
(m. 1071)’de Şâtibe’de (Jativa) vefât etti. Lizbon kadısı idi.
Hadîs ilminde hâfız idi. Yani yüz binden ziyade hadîs-i şerîfi,
rivâyet edenlerin hâl tercümeleri ile birlikte ezbere
bilirdi.
İbn-i Abdilberr, İsti’âb isimli
eserinde Hazreti Enes’ten rivâyetle şöyle anlatılıyor: “Ebû Talhâ
(radıyallahü anh), Berâe (Tevbe) sûresinin “Ey müminler! Gerek
hafif (süvari) gerek ağırlıklı (piyade) olarak
seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda muharebe
edin. Eğer bilirseniz, bu, sizin için pek
hayırlıdır” meâlindeki 41. âyet-i kerîmesine gelince; cihâd
aşkıyla coşarak, “Ben görüyorum ki, Allahü teâlâ, genç de ihtiyâr
da olsa, cihâda koşmamızı emrediyor. Ey oğullarım, beni cihâda
hazırlayınız, beni cihâda hazırlayınız” dedi. Oğulları ona dediler
ki: “Babacığım. Allahü teâlâ sana iyilik versin. Resûlullah
efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) vefât edinceye kadar sen
O’nunla beraber cihâd ettin. Ondan sonra, vefât edinceye kadar
Hazreti Ebû Bekr ile beraber idin. Ondan sonra Hazreti Ömer vefât
edinceye kadar onunla beraber idin. Müsâade et de artık biz cihâda
gidelim. Sen çok yaşlandın.” Ebû Talhâ “Hayır! Beni savaşa
hazırlayın” dedi. Bir deniz savaşına katıldı ve şehîd oldu.
Kendisini defnedecek bir ada ancak yedi gün sonra bulunabildi.
Orada defnettiler. Vücûdu yedi günde hiç değişmemiş,
bozulmamıştı.”
İsti’âb’da Ali bin Ebî Tâlib’den
naklen şöyle buyurulmaktadır
Bir gün Kanber, Hazreti Ali’ye
(radıyallahü anh) gelerek, “Ey Emîr-ül-mü’minîn! Gelen malı hiç
bekletmeyip dağıtıyorsunuz. Halbuki bunda sizin ailenizin de
ihtiyâcı var. Bunun için ben size vermek üzere bazı şeyler
gizledim” dedi. “Nedir gizlediklerin?” buyurdu. Gelin de size
göstereyim” dedi. Hazreti Ali’yi, içinde altın, gümüş ve çok
kıymetli eşyaların bulunduğu bir odaya götürdü. Hazreti Ali
(radıyallahü anh) bunları görünce, “Sen bizim evimizi ateşe vermek
mi istiyorsun?” buyurdu ve bunları da Müslümanlara dağıttı. Sonra
da, “Bu Müslümanların ganîmetidir. Kim onu yerine vermezse,
yaptığına pişman olur. Ey mal, beni aldatma, git başkasını aldat!”
buyurdu.