"Her şeyden önce
sana; seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd, hoca
lâzımdır."
Şemseddîn Gazzî hazretleri Şafiî
mezhebi âlimlerindendir. Büyük âlim ve velî Abdülganî Nablüsî
hazretlerinin dâmâdı idi. 1096 (m. 1685)’de, Şam’da dünyâya geldi.
1167 (m. 1753)’de evvel vefât etti. “Dîvân-ül-İslâm” isimli
eserinde, âlimleri, meşhur şahsiyetleri ve sultanları topladı. Bu
eserinde, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini anlatırken, onun bir
talebesine nasîhatini nakleder:
"Ey nefsinin kurtuluşunu isteyen
kimse! Her şeyden önce sana; kendi ayıp ve kusurlarını
gösterecek, seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd, hoca
lâzımdır. Şâyet böyle bir zâtı aramak için uzak memleketlere
gideceksen, sana bâzı nasîhatlerde bulunayım...
O zâtı bulduğun zaman, huzurunda,
yıkayıcının elindeki meyyit, ölü gibi ol. Çünkü meyyit, yıkayıcının
irâdesine göre hareket eder. Yıkayıcı onu istediği tarafa çevirir.
Meyyit, yıkayıcıya aslâ itirâz etmez. Sakın hatırına o zâta karşı
itirâz gelmesin. Hâlini ondan gizleme ve onun yerine oturma.
Elbisesini giyme. Onun huzurunda, kölenin, efendisinin huzurunda
oturuşu gibi otur. Sana emrettiği şeyi yap. Sana emrettiği şeyi
iyice anla ve iyi öğrenmeden o işin peşinde koşma. Ona bir rüyânı
veya başka bir hâlini arz ettiğin zaman, ona cevâbını sorma, ona
düşman olandan Allah için uzak dur. O düşman ile berâber olma.
Arkadaşlık etme...
Hocanı seveni sev ve ona yardımcı
ol. O zâta, hiçbir işinde itiraz etme. Bunu niçin böyle yaptın?
deme. Sana ne iş vermişse yap. Oturduğunda onun senin oturuşundan
haberdâr olduğunu unutma. Edebi aslâ terk etme. Yolda giderken onun
önünde yürüme. Devamlı ona bakma. Çünkü böyle yapmak, hayâyı
azaltır, ona karşı hürmeti kalpten çıkarır. Ona olan sevgini, onun
emirlerine uyup, yasak ettiklerinden sakınmak suretiyle
göster.
O zâta yemek ve yiyecek takdîm
ettiğin zaman, diğer lâzım olan şeyler ile berâber önüne bırak,
kapının yanında edeble dur. Eğer sana seslenirse cevap ver. Yoksa
yemeğini yiyinceye kadar bekle. Yemeğini yiyip sana sofrayı
kaldırmanı söylediği zaman hemen kaldır. Sofrada bir şeyler kalıp,
senin yemeni emrettiği zaman, îtiraz etmeden ye. Başkasına
verme.
O zâtın denemesinden çok sakın ve
kork. Çünkü bâzen onlar, talebelerini denerler. Onunla berâber
olduğunda pek dikkatli ol. Eğer senden o zâta karşı edebe uymayan
bir husus meydana gelip, onun bundan haberi olduğu hâlde, sana
müsâmaha gösterdiğini, seni cezâlandırmadığını görürsen, bilki o
seni denemektedir."
Şemseddîn Gazzî hazretleri Şafiî
mezhebi âlimlerindendir. Büyük âlim ve velî Abdülganî Nablüsî
hazretlerinin dâmâdı idi. 1096 (m. 1685)’de, Şam’da dünyâya geldi.
1167 (m. 1753)’de evvel vefât etti. “Dîvân-ül-İslâm” isimli
eserinde, âlimleri, meşhur şahsiyetleri ve sultanları topladı. Bu
eserinde, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini anlatırken, onun bir
talebesine nasîhatini nakleder:
"Ey nefsinin kurtuluşunu isteyen
kimse! Her şeyden önce sana; kendi ayıp ve kusurlarını
gösterecek, seni nefsine itâattan kurtaracak bir üstâd, hoca
lâzımdır. Şâyet böyle bir zâtı aramak için uzak memleketlere
gideceksen, sana bâzı nasîhatlerde bulunayım...
O zâtı bulduğun zaman, huzurunda,
yıkayıcının elindeki meyyit, ölü gibi ol. Çünkü meyyit, yıkayıcının
irâdesine göre hareket eder. Yıkayıcı onu istediği tarafa çevirir.
Meyyit, yıkayıcıya aslâ itirâz etmez. Sakın hatırına o zâta karşı
itirâz gelmesin. Hâlini ondan gizleme ve onun yerine oturma.
Elbisesini giyme. Onun huzurunda, kölenin, efendisinin huzurunda
oturuşu gibi otur. Sana emrettiği şeyi yap. Sana emrettiği şeyi
iyice anla ve iyi öğrenmeden o işin peşinde koşma. Ona bir rüyânı
veya başka bir hâlini arz ettiğin zaman, ona cevâbını sorma, ona
düşman olandan Allah için uzak dur. O düşman ile berâber olma.
Arkadaşlık etme...