“Bilmelisin ki, evindeki
atların, hizmetçilerin, dinarların ve dirhemlerin bir gün senden
alınacak."
Mahmûd Nasîruddîn Çırağ
hazretleri Hindistan’da yetişen Çeştiyye evliyâsının büyüklerinden
olup, Nizâmüddîn Evliyâ’dan gelen Çeştiyye yolunun son
halîfesidir. Hindistan’ın Uttar Pradeş eyaletindeki Bara
Banki’de doğdu. 757 (m. 1356)’da vefât etti.
Nasîruddîn Mahmûd’a, “Dervişlerin
hâli nedendir ve nasıldır?” diye sorulunca, buyurdu ki: “Hâl, doğru
amellerin neticesindendir. Amel iki kısımdır. Biri beden ile olan
amel olup; herkesin malûmudur. Diğeri kalbin amelidir. Buna
murâkabe derler. Murâkabe, kalbinde Allahü teâlânın seni gördüğü ve
sana baktığı düşüncesini dâima bulundurmandır. Önce nûrlar, rûhlara
inerler. Sonra onun eseri kalblerde, ondan sonra bedende zâhir
olur. Beden, kalbe tâbidir. Kalb harekete gelince, beden de
hareketlenir. Eğer derviş aç uyur, gece yarısında kalkar ibâdetle
meşgul olur ve kalbi hiçbir şeye bağlamaz ise, nûrların rûhlara
inişini müşâhede eder. İsterse şimdi bir kimse gitsin kalbinden
bütün düşünceleri çıkarsın, mücâhedeyi seçsin bu hâller ona hâsıl
olur. Bunda şüphe yoktur.” Sonra şu beyti okudu: “Eğer
kusur varsa, oluyor gözden./Yoksa, yârim gizli değil
kimseden.”
Sultânın memurlarından olan bir
talebesine buyurdu ki: “Bilmelisin ki, evindeki atların,
hizmetçilerin, dinarların ve dirhemlerin bir gün senden alınacak. O
hâlde, ilâhî irâde ile elinden alınacak şeyler için niye endişe
ediyorsun? Onlar için endişe etmek faydasız değil mi? Ebedi olan
şeyler için endişe etmelisin. Gözlerimizin önünden kimlerin
geçtiğini ve onlardan kaç tanesinin göçüp gittiğini iyice
düşünmelisin. Onlar bizden öndeydiler ve bizden önden
gittiler.”
Bu mübarek zat buyurdu ki:
“Tâlib, Hak yoluna girdiği zaman, kollarını sıvamalı, paçalarını
kıvırmalı ve saçını tıraş etmelidir. Kollarını sıvaması, Allahü
teâlâdan başka kimseden yardım istememesi için kollarını kesmesi
demektir. Paçalarını kıvırması, kötü ve kötülük tehlikesi olan
yerlere gitmemesi için ayaklarını kesmesi manasına gelir. Başını
tıraş etmesi ise ilâhî aşk yolunda ondan İslâm dinine karşı hiçbir
şey çıkmaması demektir.”