"Saâdet" Cennetlik olmak
demektir. "Şekâvet", Cehennemlik olmak
demektir.
Hâce Şerefüddîn Ahmed Münîrî
hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1263 (H.661) senesinde
Hindistan’da Bihar'ın Münîr kasabasında doğdu. 1380 (H.782)
senesinde vefât etti. Nizâmüddîn Evliyâ hazretlerinin
halifelerinden Necîbeddîn Firdevsî’nin sohbetlerinde yetişti.
İcazet verilerek talebe yetiştirdi.
Hâce Şerefüddîn Ahmed Münîrî
hazretleri yetmiş altıncı mektubunda buyuruyor ki:
"Saâdet" Cennetlik olmak
demektir. "Şekâvet", Cehennemlik olmak demektir. Saâdet ve şekâvet,
Allahü teâlânın iki hazînesi gibidir. Birinci hazînenin anahtarı,
tâat ve ibâdettir. İkinci hazînenin anahtarı, ma'siyyet yâni
günahlardır.
Allahü teâlâ, her insanın saîd
veya şakî olduğunu ezelde takdîr etmiştir. (Buna alın yazısı
denir.) Ezelde saîd denilen kimsenin eline dünyâda saâdetin
anahtarı verilir. Bu insan, Allahü teâlâya itâat eder. Ezelde şakî
olanın eline de, dünyâda şekâvetin anahtarı verilir. Bu kimse, hep
günah işler. Dünyâda herkes, eline verilmiş olan anahtara bakıp,
saîd veya şakî olduğunu anlayabilir. Âhireti düşünen din
âlimleri, herkesin saîd veya şakî olduğunu böylece anlar. Dünyâya
dalmış din adamı ise, bunu bilmez.
Her izzet ve her nîmet, Allahü
teâlâya itâat ve ibâdet etmekle ele geçer. Her kötülük ve sıkıntı
da, günah işlemekten hâsıl olur. Herkese derd ve belâ, günah
yolundan gelir. Rahat ve huzur da, itâat yolundan gelmektedir.
(Allahü teâlânın âdeti böyledir. Bunu kimse değiştiremez. Nefse
kolay ve tatlı gelen şeyi saâdet zannetmemeli. Nefse güç ve acı
gelenleri de şekâvet ve felâket sanmamalıdır.) Kudüs'te Mescid-i
Aksâ'da senelerce tesbih ve ibâdet ile ömrünü geçiren kimse, bir
secdeyi terk ettiği için öyle yuvarlandı ki, bir daha kalkamadı.
Eshâb-ı Kehf'in köpeği ise, pis olduğu hâlde, sıddîkların arkasında
birkaç adım yürüdüğü için, öyle yükseldi ki, hiç düşmedi. Bu hâl,
insanı hayrete düşürmektedir. Asırlar boyunca, ilim adamları
bu bilmeceyi çözememiştir. İnsanın aklı, bunun hikmetini
anlayamadı.
Âdem aleyhisselâma buğdaydan yeme
dedi ve yemesini diledi. Şeytanın Âdem aleyhisselâma secde etmesini
emreyledi ve secde etmemesini diledi. Beni arayınız buyurdu. Fakat
kavuşmayı dilemedi. İlâhî yolun yolcuları, "Hiç anlayamadık"
demekten başka bir şey söyleyemediler. Bizlere ne demek düşer.
O'nun, insanların îmân etmelerine, ibâdet yapmalarına ihtiyâcı
yoktur. Kâfir olmalarının ve günah işlemelerinin O'na hiç zararı
olmaz. Mahlûklarına O'nun hiç ihtiyâcı yoktur.
Hâce Şerefüddîn Ahmed Münîrî
hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1263 (H.661) senesinde
Hindistan’da Bihar'ın Münîr kasabasında doğdu. 1380 (H.782)
senesinde vefât etti. Nizâmüddîn Evliyâ hazretlerinin
halifelerinden Necîbeddîn Firdevsî’nin sohbetlerinde yetişti.
İcazet verilerek talebe yetiştirdi.
Hâce Şerefüddîn Ahmed Münîrî
hazretleri yetmiş altıncı mektubunda buyuruyor ki:
"Saâdet" Cennetlik olmak
demektir. "Şekâvet", Cehennemlik olmak demektir. Saâdet ve şekâvet,
Allahü teâlânın iki hazînesi gibidir. Birinci hazînenin anahtarı,
tâat ve ibâdettir. İkinci hazînenin anahtarı, ma'siyyet yâni
günahlardır.