Geceleri, teheccüd namazı kılmak ve
Kur’ân-ı kerîm okumak suretiyle ihyâ etmekten gâfil olmamak
lâzımdır.
Abdüllatîf Kudsî Efendi Osmanlı evliyâsının
büyüklerindendir. 786 (m. 1384)’de Kudüs’te doğdu. 856 (m. 1452)’de
Bursa’da vefât etti. Zeyniler Dergâhı'ndaki türbesine defnedildi.
Buyurdu ki:
Tasavvuf yolundaki kimse, sadece Kur’ân-ı kerîm
okumak suretiyle, zikrin en yüksek mertebesine ulaşabilir. Bu da,
Kur’ân-ı kerîm çok okunduğu, kalp ile dil birbirine muvafık
olduğu zaman mümkün olur. Kalp ile dilin birbirine muvâfık
olması, Kelime-i tevhîde devam etmekle olur. Kur’ân-ı kerîm
okumaktan daha üstün bir zikrin olduğunu ve ona yapışmak lâzım
geldiğini söyleyen kimsenin sözüne bakılmaz. Çünkü Kur’ân-ı kerîm
okuyan kimse, namazda ve namaz hâricinde okuduğu Kur’ân-ı kerîm
sebebiyle dünya ve âhiret saadeti için Allahü teâlâdan temenni
ettiği şeylerin hepsine kavuşur.
Geceleri, teheccüd namazı kılmak ve Kur’ân-ı kerîm
okumak suretiyle ihyâ etmekten gâfil olmamak lâzımdır. İşrâk,
Duhâ ve Evvâbîn namazlarını da unutmamak lâzımdır. Çok konuşmak
terk edilmeli, yalnızlığa yapışmalıdır. İnsanlardan uzak kalmak her
yönden daha iyidir, maksada kavuşturma bakımından pek mükemmeldir.
Denilir ki: Sıddîkların maksadı, tasavvuf yolunda bulunanların
neşesi, yalnızlıktır. Çünkü yalnızlık, kalpleri manevî kirlerden
temizler. Aksi ise vakitleri zayi eder. Bununla ebdâl ve evtâdın
kavuştuklarına kavuşulur. Bahsedilen bu amellere, gevşeklik
yapmadan, bıkmadan, usanmadan devam etmeli, Allahü teâlânın
kapısına acziyetini ve muhtaç olduğunu arz ederek yapışmalıdır.
Böylece, Allahü teâlânın lütuf ve ihsân kapısı açılır ve bu hâl
üzere vefât eder. Nitekim Hicr sûresi 99. âyet-i kerîmesinde
meâlen “Yakîn elde etmek için, Rabbine ibadet et” ve
Zâriyât sûresi 56. âyet-i kerîmesinde meâlen; “İnsanları ve
cinnileri ancak, beni bilip itaat, ibâdet etmeleri için
yarattım” buyurulmuştur.
Büyüklerin rûhâniyetleri tarafından yetiştirilen,
onlar tarafından terbiye edilen kimseye, Üveys bin Amir el-Karnî’ye
nisbetle “Üveysî” denir. Çünkü Üveys-i Karnî (Veysel Karânî),
Resûlullah efendimizin zamanına yetişti. Fakat göremedi. Ancak
Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatlarında ve
vefâtlarından sonra Resûlullah efendimizin mübârek
rûhâniyetlerinden istifâde etti. Manevî gıdasını aldı, yetişti. Bu
yolla yetişen pekçok evliyâ vardır. Bâyezid-i Bistâmî, Ebü’l-Hasen
Harkânî, Şeyh Attâr, İsmâil Tillovî, Şeyh Ahmed Nâmıkî Câmî ve daha
başka zâtlar bu yolla yetişmişlerdir.