Hadîs-i şerîfte buyuruldu
ki: "Allahü teâlâya ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin yâhut
sussun!"
Raûfî Ahmed Efendi Halvetiyye
yolunun büyüklerinden olup seyyiddir. 1653 (H.1063) senesinde
İstanbul'da doğdu. Asrının büyük âlimlerinden aklî ve naklî
ilimleri öğrendi. İlim tahsîlini tamamladıktan sonra, Müderrisliğe
tâyin edildi. Bu sırada Halvetiyye şeyhi Ali Efendi ile karşılaşıp,
ona talebe oldu. İcazet verilip, Doğancılar'da Koca Sinan Paşa
Câmii yakınında bulunan evinde talebe yetiştirmeye başladı. Sultan
Üçüncü Osman kendisini sık sık ziyâret edip duâsını alırdı. 1757
(H.1171) senesinde Üsküdar'da vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu
ki:
Câbir radıyallahü anhın bildirdiği hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Zikrin en fazîletlisi lâ ilâhe illallahdır." Bâzı âlimler, en fazîletli zikrin Lâ ilâhe illallah olduğunu gösteren Kur'ân-ı kerîmden yetmiş âyet-i kerîme bildirdiler. Çünkü bu mübârek sözde Allahü teâlânın birliği, ilâhlığın Allahü teâlâya mahsus olduğu, O'ndan başkasının ilâh olamayacağı isbat edilmektedir. Îmân, bunun mânâsına inanmakla olur. Bu husûsiyetler...
Câbir radıyallahü anhın bildirdiği hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Zikrin en fazîletlisi lâ ilâhe illallahdır." Bâzı âlimler, en fazîletli zikrin Lâ ilâhe illallah olduğunu gösteren Kur'ân-ı kerîmden yetmiş âyet-i kerîme bildirdiler. Çünkü bu mübârek sözde Allahü teâlânın birliği, ilâhlığın Allahü teâlâya mahsus olduğu, O'ndan başkasının ilâh olamayacağı isbat edilmektedir. Îmân, bunun mânâsına inanmakla olur. Bu husûsiyetler...