"Zarurî ihtiyâç sebebi dışında dilenmek yalancılıktır, ihtiyâcı
olmadığı hâlde dilenmesi, yalancı bir kişi olduğunu gösterir."
Kâdı Ebû Tayyib Taberî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh
âlimlerindendir. 348 (m. 959)’da İran’da Taberistan’ın Âmül
şehrinde doğdu. 450 (m. 1058)’de Bağdad’da vefât etti. Ta’likât
kitabının şehâdet bahsinde buyuruyor ki:
“Dilenci bir kimsenin şahitliği kabul edilir mi, yoksa edilmez mi?
Eğer o kimse zarurî bir sebeple yapıyorsa, şehâdeti kabul edilir.
Yoksa şahitliği kabul edilmez. Zarurî ihtiyâç sebebi dışında
dilenmek yalancılıktır, ihtiyâcı olmadığı hâlde dilenmesi, yalancı
bir kişi olduğunu gösterir. Yalancının şahitliği kabul olmaz. Bir
kimse var ki, kendisi dilenmiyor, lâkin başkaları gelip
sadakalarını ona veriyorlar. Bunun durumu nasıldır? Şehâdeti kabul
olur mu, olmaz mı? Kendisine verilen nafile sadakalar hibe yerine
geçer. Şahitliği kabul olur. Hibe yiyen kimsenin şahitliği
makbuldür. Bu hâli, şehâdetinin kabûlüne mâni değildir. Kendisi
dilenmeyen, fakat insanların kendisine gelip farz olan zekât ve
uşurlarını, vâcib olan fıtralarını verdikleri kişinin şahitliği
kabul olur mu, olmaz mı? Bunda iki yol vardır. O kişinin fakir veya
zengin olup olmadığına bakılır. Fakir ise, o farz sadaka, ona helâl
ve şahitliği de kabuldür. Eğer farz sadakayı alan bu kişi zengin
ise, o zaman câhil veya bilgili (âlim) olup olmadığına bakılır.
Câhil ise, bu farz zekâtı almasının caiz olmadığını bilmemesi
sebebi ile onun şehâdeti kabul edilir. Bunun farz olan şeyi alması
hatâdır. Bu hatâ şahitliğin kabulüne mâni değildir. Eğer bu kişi
âlim (bilen biri) ise, onun şahitliği kabul olmaz. Zîrâ, haram mal
yeme durumundadır. Kendisinin zengin olduğunu ve zengin olanın da
zekât almasının caiz olmadığını bilmesi sebebi ile, onun şehâdeti
kabul olmaz.”