“Mümine diken (batması) veya daha büyük musîbet isâbet ederse, O
(günahlarına) kefârettir.”
Ebû İshâk Sebîî hazretleri Tabiîn'in büyüklerindendir. 33 (m.
653)’de doğup, 127 (m. 744)’de Irak’ta Kûfe’de vefât etti. Rivâyet
ettiği bazı hadîs-i şerîfler:
Habeşî bin Cenâde’den (radıyallahü anh) rivâyet edildi: Peygamber
Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazreti Ali’ye (radıyallahu
anh) “Sen benim yanımda, Musa’ya göre, Hârûn’un durumundasın. Ancak
benden sonra Peygamber yoktur. Gelmeyecektir.”
Enes bin Mâlik’ten (radıyallahü anh) rivâyet edildi: “Kimin yanında
ismim söylenirse, bana salat okusun. Çünkü bana salat okuyana
Allahü teâlâ on salat (rahmet) eder.”
Amr bin Meymûn (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti: Peygamber
Efendimiz duâ ve istiğfar yaptıklarında, üçer kere yapmaktan
hoşlanırlardı. Ebû Ahves’ten (radıyallahü anh) rivâyet edildi:
“Beni rüyâda gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, şeytan benim
suretime giremez.”
Şakik bin Seleme’den (radıyallahü anh) rivâyet edildi:
Peygamberimize bir kadın geldi. Yanında iki çocuk vardı. Peygamber
Efendimizden bir şey istedi. Resûlullah ona üç hurma verdi. Kadın
çocuklarına birer tane verdi. Çocuklar, bunları yiyip, bitirince
annelerine baktılar. Kadın kalan bir hurmayı da ikiye bölüp
yarısını birine, yarısını diğerine verdi. Bu manzarayı gören
Peygamber Efendimiz “Allahü teâlâ, çocuklarına merhameti sebebiyle,
o kadına merhamet etsin” buyurdular.
Hazreti İkrime’den rivâyet edildi: Ebû Bekr (radıyallahu anh)
Resûlullaha “Yâ Resûlallah! Sizi ihtiyârlamış görüyorum” deyince,
Peygamber Efendimiz “Evet, beni; Hûd, Vâkıa, Mürselât, Amme ve
İze-ş-Şems’ü Küvvirat (et-Tekvîr) sûreleri ihtiyarlattı”
buyurdular.