Cömertliğin en yüksek
derecesi, kendisi muhtaç iken malını başkasına
vermektir.
İbn-i Mûsâ Cemâleddîn
hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 789 (m. 1387)’de
Mekke’de doğdu. 823 (m. 1420)’de orada vefât etti. Bir dersinde
buyurdu ki:
Dünyâdan yani haram, mekrûh
ve şüpheli şeylerden yüz çevirmelidir. Resûlullah (sallallahü
aleyhi ve sellem); “Dünyâ melundur ve içinde olanlar da melundur.
Yalnız Allahü teâlânın zikrine tâbi olan, ilim öğreten ve ilim
tahsil eden hâriçtir” buyurdu.
Bir gün İsâ aleyhisselâm, üç kişi
ile beraber giderken yolda iki kerpiç altın gördüler. İsâ
aleyhisselâm; “Bırakın gidelim. Bu fitnedir” buyurdu. Fakat onlar
tamah edip aldılar, İsâ aleyhisselâm, onlardan ayrılıp gitti. Onlar
da arkadaşlarından birini; “Balta getir de, bu altın kerpiçleri
parçalayıp pay edelim ve hem de yiyecek getir, yiyelim” diyerek
pazara gönderdiler. O kimse pazara varınca yiyeceğin içine zehir
koydu. Onları öldürüp altınların hepsine sahip olmayı düşündü.
Onlar da, onu pazardan gelince, öldürüp altını aralarında
paylaşmayı plânladılar. Arkadaşları pazardan gelince, onu
öldürdüler. Malı aralarında pay ettiler. Sonra da arkadaşlarının
getirdiği yiyecekleri yediler. O ikisi de, zehirlenip öldüler. İsâ
aleyhisselâm, işini bitirip tekrar oraya gelince, üç adamın da
ölmüş olduğunu, altın kerpicin de, çamur kerpiçler arasında
durduğunu gördü, İsâ aleyhisselâm, o altına ayağı ile vurup
yuvarladı ve; “İnsanlar, birbirlerini senin yüzünden katlederler”
buyurdu.
Maişeti düşük de olsa, kanâat
etmelidir. Resûlullah efendimiz (aleyhisselâm); “Allahü
teâlânın başkasına muhtaç olmaktan kurtulacak kadar şeyle
rızıklandırdığı ve Allahü teâlânın verdiği şeye kanâat etmeyi ihsân
ettiği kimse, muhakkak kurtuluşa erdi” buyurdu.