Hadîs-i şerîfte
buyuruldu ki: "Ferâiz ilmini öğrenmeye çalışınız! Bu ilmi gençlere
öğretiniz!"
Ebû Tâhir bin Tayfun Secâvendî
hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. 596 (m. 1200)’de vefât
etti. Müfessir, fakîh ve miras taksiminden bahseden ferâiz ilminde
mütehassıs idi. Es-Sirâciyye fil-ferâiz adlı eserinden bazı
bölümler:
“Âlemlerin Rabbi olan Allahü
teâlâya, şükredenlerin hamdi gibi hamd ederim. İnsanların en
hayırlısı en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma salât-ü selâm ve
O’nun Ehl-i beytine, Eshâb-ı kirâmına iyi duâlar olsun... Vefât
eden kimsenin bıraktığı malın kimlere verileceğini ve nasıl
dağıtılacağını öğreten ilme, (İlm-i ferâiz) denir. Allahü teâlânın
Kur’ân-ı kerîmde, en açık ve en geniş bildirdiği şey, meyyitten
kalan mîrâsın nasıl dağıtılacağıdır. Burada yapılacak işlerin çoğu
farz olarak emrolunduğu için, hepsine (Ferâiz ilmi)
denilmişdir.
İbni Mâce ve Dâre Kutnînin
“rahmetullahi teâlâ aleyhim ecmain" bildirdikleri hadîs-i şerîfte,
(Ferâiz ilmini öğrenmeye çalışınız! Bu ilmi gençlere öğretiniz!
Ferâiz ilmi, din bilgisinin yarısı demektir. Ümmetimin en önce
unutacağı, bırakacağı şey, bu ilim olacaktır) buyuruldu.
Âlimlerimiz buyurdu ki: “Ölen
bir kişinin geriye bıraktığı mala, sırayla dört hak tealluk eder.
Önce, o maldan isrâf ve cimrilik yapılmadan; ölenin yıkama,
kefenleme, defin masrafları verilir. İkinci olarak, kul borçları
ayrılıp ödenir. Üçüncüsü, geriye kalan mal ve mülk, piyasaya göre
değerlendirilip üçe bölünür. Bir kısmı ile, dînin emirlerine uygun
olan vasiyetleri yerine getirilir. Dördüncüsü, diğer iki kısım,
eşyanın değerlerine göre kendileri veya satılıp paraları vârislere,
Kur’ân-ı kerîmde, hadîs-i şerîflerde ve icmâ-i ümmette bildirildiği
şekilde dağıtılır.”