"Vefât ettikten sonra da
Resûlullaha hürmet, hayatlarındaki hürmet
gibidir."
Muslihuddîn Mustafa Efendi
Osmanlı müderris ve kadısıdır. Mimârzâde namıyla meşhur oldu.
971 (m. 1565)’de vefât etti. Resûlullah efendimizi (sallallahü
teâlâ aleyhi ve sellem) vesîle ederek, Allahü teâlâdan bir şey
istemek mevzuunda şunları anlattı:
Şerîf Münhessir Kâsımî, Hücre-i
saadetin Şam tarafındaki teheccüd mihrabı önünde uyumuştu. Ansızın
kalkıp. Hücre-i saadetin önüne geldi. Gülerek geri gitti. Mescid-i
Nebî hizmetçilerinin müdürü olan Şemseddîn Savâb, mihrabın yanında
idi. Niçin güldüğünü sordu. “Birkaç günden beri evimde yiyecek bir
şey yoktu. Hazreti Fâtıma’nın makamında, yâ Resûlallah! Aç kaldım
deyip, buraya gelerek uyumuştum. Rüyâda, Yüce Ceddim bir kâse süt
verdi. İçtim. Uyandığımda kâse elimde idi. Teşekkür için, Hücre-i
tâhire önüne geldim. Oradaki zevkten, lezzetten güldüm, işte kâse!”
dedi.
Abbasî halîfesi Ebû Ca’fer Mensûr
ile İmâm-ı Mâlik, Medîne-i münevverede Resûlullah efendimizin
mescidinde bulunuyorlardı. Ebû Ca’fer Mensûr, yüksek sesle bir
şeyler söyledi. Bunun üzerine İmâm-ı Mâlik; “Ey müminlerin emîri!
Bu mescidde sesini yükseltme! Çünkü Allahü teâlâ, Hucurât sûresi
ikinci âyet-i kerîmede meâlen; (Ey îmân etmekle şereflenenler!
Sesinizi, Nebiyyullahın sesinden yukarı çıkarmayınız. O’na karşı,
birbirinize bağırdığınız gibi seslenmeyiniz! O’na saygısızlık
gösterenin ibâdetleri yok olur) buyurarak, bir kavmi terbiye
eyledi.
Yine Hucurât sûresi üçüncü âyet-i
kerîmede meâlen; “Resûlullahın yanında (nehye
muhalefetten sakınarak, edebe riâyet eyleyerek) seslerini
yavaşlatanlar o kimselerdir ki, Allahü teâlâ kalblerini takvâ için
imtihan etmiştir. Onlar için mağfiret ve pek büyük ecir vardır”
buyurarak da, bir kavmi medh buyurdu. İmâm-ı Mâlik
hazretleri “Vefât ettikten sonra da Resûlullaha hürmet,
hayatlarındaki hürmet gibidir” buyurdu. İmâm-ı Mâlik’in bu
nasihatlerini dinleyen halîfe Ebû Ca’fer Mensûr, sesini
yavaşlattı ve; “Yâ İmâm! Resûlullahın huzûrunda duâ
ederken kıbleye mi döneyim, yoksa Resûlullaha yönelerek mi duâ
edeyim?” diye sordu. İmâm-ı Mâlik; “Ey müminlerin emîri! Yüzünü
Resûlullah efendimizden başka tarafa çevirme! Çünkü Resûlullah
Allahü teâlâ katında dileklerimiz için vesîlemizdir. Bundan dolayı
da, yüzünü Resûlullaha dönmeli, O’nun şefaatini istemelisin. O
zaman Allahü teâlâ, O’nu sana şefaatçi kılar” buyurdu.