Kureyş kâfirleri, Kâbe'yi
tâmir ederken, Hacer-ül-esved'in, yerine konulmasında
anlaşamadılar!..
Şihâbüddîn Ahmed bin Ebî Bekr
hazretleri Şafiî mezhebi âlimlerindendir. “İbn-i Reddâd” diye
meşhûr oldu. 748 (m. 1347)’de Mekke’de doğdu. 821 (m. 1418)’de
Yemen’de vefât etti. Buyurdu ki:
Hucurât sûresindeki âyet-i
kerimelerde meâlen, (Ey îman edenler! Allahü teâlânın ve Resûlünün
önüne geçmeyiniz! Allahü teâlâdan korkunuz! Ey îman edenler!
Peygamberin sesinden daha yüksek sesle konuşmayınız! Ona
birbirinize seslendiğiniz gibi seslenmeyiniz! Böyle yapanların
ibâdetlerinin sevapları yok olur! Resûlullahın yanında seslerini
kısanların kalplerini, Allahü teâlâ, takvâ ile doldurur. Onların
günahlarını affeder ve çok sevap verir. Onu dışarıdan bağırarak
çağıranlar, düşünemiyorlar. Dışarı çıkıncaya kadar bekleseler,
kendileri için iyi olur) buyuruldu.
(Benî Temîm) kabîlesinden yetmiş
kişi, Medîne'ye gelip, dışarıdan bağırarak, Resûlullah efendimizi
(sallallahü aleyhi ve sellem) saygısızca çağırmışlardı. Bu âyet-i
kerimeler, bunlara cezâ olarak geldi. Bekara sûresinin 34. âyetinde
meâlen, (Meleklere, Âdem'e karşı secde ediniz dediğimiz zaman,
secde ettiler. Yalnız İblîs secde etmedi) buyuruldu. Bu âyet-i
kerime, Âdem aleyhisselâma tâzîm olunmasını emretmektedir. Şeytan,
Allahü teâlâdan başkasına tâzîm olunmasını inkâr ederek ve
Peygamberlere hakâret ederek, bu emri dinlemedi.
Kâfirler Mekke'de (Dâr-ün-Nedve)
denilen yerde toplanıp, Resûlullahı öldürmeye karar verdikleri
zaman, şeytan Necdli bir ihtiyâr şeklinde görünüp, nasıl
öldüreceklerini öğretmişti. Onlar da, Necdli ihtiyârın dediğini
yapalım demişlerdi. O günden beri, şeytana (Şeyh-i Necdî)
denilmektedir. Kureyş kâfirleri, Kâbe'yi tâmir ederken, kabîle
reîslerinden her biri, (Hacer-ül-esved) taşını, yerine ben
koyacağım dediler. Yarın sabah ilk geleni hakem yapalım. Aramızdan
Onun seçeceği koysun dediler. İlk olarak Resûlullah geldi. O zaman
yirmi beş yaşında idi. Bu gelen emîndir. Bunun sözüne uyarız
dediler. (Bir kilim getirip taşı içine koyunuz ve hepiniz
kenârlarından tutup, taşın konulacağı yere kadar kaldırınız!)
buyurdu. Sonra mübârek elleri ile taşı kilimin içinden alıp,
duvardaki yerine koydu. O anda, şeytan, Şeyh-i Necdî şeklinde
görünüp, bir taş göstererek, bunu da, destek olarak yanına koy
dedi. Maksadı, o çürük taşın ileride ayrılarak, Hacer-i esvedin
yerinden oynaması, bu yüzden, herkesin Resûlullaha uğursuz demesi
idi. Resûlullah bunu anlayıp (E'ûzü billahi mineş-şeytan-ir-racîm)
dedi. Şeytan, o anda kayboldu, kaçtı.