“Ey yalnızlık ve ıssızlık
ehli. Allahü teâlânın selâmı, üzerinize
olsun..."
Malkaralı Yahyâ Efendi Osmanlı
döneminde, Hanefî mezhebi fıkıh âlimidir. Tekirdağ-Malkara’da
doğdu. 1013 (m. 1604)’de Mekke-i mükerremeden İstanbul’a deniz
yoluyla dönerken, haçlı korsanları tarafından şehîd edildi.
Cenâzesi denize bırakıldı. Bir dersinde buyurdu ki:
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde
hilm sahiplerini övdü. Hazreti Ali (radıyallahü anh) Sıffîn’den
Kûfe’ye dönerken, şehrin girişinde bir kabir gördü. “Bu kimin
kabridir?” diye sordu. Oradakiler, “Habbâb bin Eret’in kabridir”
dediler. Hazreti Ali, kabrin başında durdu ve “Allahü teâlâ, Habbâb
bin Eret’e rahmet etsin, isteyerek Müslüman oldu. Yaya olarak
hicret etti. Mücâhid olarak yaşadı. Bedenini bu yolda harcadı.
Allahü teâlâ, güzel amel işleyenlerin ecrini zayi etmez”
dedi.
Bunları söyledikten sonra,
Hazreti Ali yürümeye başladı. Bir de baktı ki, kabir de arkasından
geliyordu. Bunun üzerine Hazreti Ali, kabrin önünde durdu ve “Ey
yalnızlık ve ıssızlık ehli. Allahü teâlânın selâmı, üzerinize
olsun. Sizler bizim selefimizsiniz (önde gelenlerimizsiniz).
Bizler, sizlerin takipçileriyiz. Yakında sizlere kavuşacağız. Yâ
Rabbî, bizleri ve onları bağışla. Bizlerden ve onlardan azâbını
uzaklaştır, öleceğini dâima hatırlayana ve hesâb için hazırlanana,
aza kanâat edene ve Allahü teâlânın takdîrine râzı olanlara
müjdeler olsun” dedi.
Hazreti Ali sözlerine devam
ederek “Mallar taksim edildi. Bizim katımızda bulunan haber
bu. Sizin katınızda bulunan haber nedir?” buyurdu.