"Ona Cennetten kapı
açılır. Yüzleri güzel kimseler gelip, güzel arkadaş
olurlar."
Seyyid Ahmed Kuşâşî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. 991 (m. 1583)’de Medîne-i münevverede
doğdu. 1071 (m. 1661)’de orada vefât etti. Bir sohbetinde
buyurdu ki:
Bir mümin dünyadan ayrılıp,
âhirete yöneldiği zaman, ona gökten beş yüz kadar rahmet melekleri
gelir. Yanlarında Cennetten getirdikleri ipekler vardır. Cennet
kokularından kokular vardır. Gelip, o müminin etrâfında tam bir
edeple otururlar. Sonra can alıcı melek gelip, başucuna oturur ve
der ki:
“Ey mutmainne olan
nefis! Allahü teâlânın mağfiret ve rızâsına gel. Bedenden çık.
Allahü teâlâ senden râzı, sen de ondan râzı olduğun hâlde Cennete
ve saâdet-i ebediyyeye kavuş.” (Fecr 27-30 meâlindeki âyet-i
kerîmeler) Rûh bu müjdeyi işitince, kolaylıkla bedenden çıkar.
Melekler onu alıp, göğe doğru götürürler. Dünya göğüne
varınca, gök kapısı açılır. Melekler ona ikram edip, tazim ile
yakınlık gösterirler. Her gökte bu şekilde ikram görüp, yedinci kat
göğe varırlar. Melekler onu Allahü teâlâya arz ederler. Allahü
teâlâ buyurur ki:
“Bu kulumun adını imân
sahiplerinin defterine ve Cennete gireceklerin dîvânına yazınız.
İlliyyîndeki kitaba kaydediniz ve yere indirip cesedi yanına
götürünüz. Çünkü ben kullarımı topraktan yarattım. Yine toprağa
koyarım. Tekrar topraktan çıkarıp mahşere götürürüm.”
Sonra melekler, hemen rûhu
cesedine getirirler. Münker ve nekir gelip: "Rabbin kimdir?”
derler. O da; “Allahtır” der. “Dînin nedir?” derler “İslâm dînidir”
der. “Âhir zamanda gelip, İslâm dînini getiren, kendisine, gökten
Kur’ân-ı kerîm inen Peygambere itikâdın nasıldır?" derler. “O
peygamber, Allahü teâlânın resûlüdür. Ben ona îmân ettim” der.
“Nereden bildin?” derler. “Kur’ân-ı kerîm okudum, inandım, tasdik
ettim” der. Sonra bir ses; “Bu mümin doğru söyledi, sâdıktır.
Cennetten ona sündüs ve istebrak döşekleri getirin, Cennet
kaftanları giydirin ve Cennet tarafına doğru yüksek bir kapı açın”
der. Ona Cennetten kapı açılır. Yüzleri güzel, elbiseleri güzel
kimseler gelip, güzel arkadaş olurlar. “Siz kimsiniz?” diye onlara
sorar. “Biz, senin hâlis olarak sevip işlediğin sâlih amelleriniz”
derler.
Âlimlerin ilmi kabrinde nûr olur.
Her tarafından gözün görebildiği kadar aydınlanır... Yâ Rabbî! Bu
büyük saadet ve kurtuluşu, bu büyük izzet ve şerefi bize ihsân
eyle. Kabrimizi geniş ve nurlu eyle. Sâlih amellerimizi bize iyi
arkadaş eyle. Çünkü sen, veliyyüttevfîk ve nimerrefîksin!
Amîn!