Evliyâya hürmet etmeli,
hizmetlerinde bulunmalı, sözlerini tasdik etmeli, onlara muhalefet
etmemelidir.
Veliyyüddîn Ahmed ibn-i Irâkî
hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 762 (m. 1361)’de Kâhire’de
doğdu. 826 (m. 1423)’de vefât etti. Talebelerine şöyle nasihat
etti:
“Allahü teâlâya karşı
vazîfelerimiz: Emîrlerine uyup, yasak ettiği şeylerden uzak olmak,
O’nu hiç hatırımızdan çıkarmamak, Kur’ân-ı kerîmi çok okumak, O’nun
kazasına rızâ göstermek, O’ndan gelen bela ve musibetlere
sabretmek, yarattıklarına şefkat ve merhamet
göstermektir.
Resûlullah efendimize (sallallahü
aleyhi ve sellem) karşı vazîfelerimiz: O’nun sünneti seniyyesine
uymak, bidatlerden sakınmak, O’nun Ehl-i beytine, mübârek
zevcelerine, mübârek soyundan gelenlere ve onun Eshâbına tazim ve
hürmette bulunmak ve O’na karşı muhalefetten çok
sakınmaktır.
Evliyâya karşı vazîfelerimiz
şunlardır: Onlara hürmet etmeli, hizmetlerinde bulunmalı, sözlerini
tasdik etmeli, onlara muhalefet etmemelidir. Zira hadîs-i kudsîde
buyuruldu ki: “Bir velî kuluma düşmanlık eden, benimle
harp etmiş olur.”
Âlimlere karşı vazîfelerimiz: Her
zaman onlara hürmette bulunmalı, sözlerini kabul etmeli, mühim
işlerde onlara müracaat etmelidir. Resûlullah
efendimiz; “Âlimler Peygamberlerin
vârisleridir” buyuruyor.
Ana-babaya karşı vazîfelerimiz:
Onlara malla ve canla iyilikte bulunmalı, sağlıklarında onların
hizmetlerini görmeli. Onlar için duâ etmeli, vefâtlarından sonra,
vasiyetlerini yerine getirmelidir. Ebû Useyd Saîdî (radıyallahü
anh) şöyle anlatır: “Bir gün Resûl-i ekremin huzûrunda idik.
Benî Seleme kabilesinden bir kişi geldi ve; 'Yâ Resûlallâh!
Annem ve babam vefât ettikten sonra, onlar için yapacağım bir
iyilik kaldı mı?' dedi. Resûl-i ekrem; 'Evet, onların cenâze
namazını kılman, onlar için istiğfar etmen, verdikleri sözleri
yerine getirmen, ahbaplarına hürmet edip akrabalarını ziyâret etmen
ve sıla-i rahim yapman, öldükten sonra haklarında yapacağın
iyiliklerdendir' buyurdu."
Aile ve çoluk-çocuğumuza karşı
vazîfelerimiz: Onları güzel terbiye etmeli, Kur’ân-ı kerîmi ve
lâzım olan din bilgilerini öğretmeli, onlara yumuşak davranmalıdır.
Allahü teâlâ, Tahrîm sûresinin altıncı âyet-i kerîmesinde
meâlen; “Ey îmân edenler! Kendinizi ve aile efradınızı öyle
bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlar ve taşlardır.
(O ateşin) üzerinde öyle melekler vardır ki, çok sert ve çok
kuvvetlidirler. Allahü tealâ onlara ne emretti ise, ona isyan
etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar” buyuruyor.