“Bir baba, küçük
çocuklarının paralarını, ihtiyâcı yok iken, kendisi için
kullanabilir; ancak!.."
Seyyid Murtazâ Efendi, Osmanlı
şeyhülislâmlarının altmışdokuzuncusudur. Şeyhülislâm Feyzullah
Efendi’nin oğludur. 1106 (m. 1694) senesinde İstanbul’da doğdu.
1171 (m. 1757) senesinde aynı yerde vefât etti. Fetvalarından
bazıları şöyledir:
“Üç türlü vakıf vardır: Yalnız
fakirler için olur. Önce zenginler, sonra fakirler için olur. Hem
zenginler, hem de fakirler için olur. Mektepler, hanlar,
hastaneler, kabristanlar, câmiler ve çeşmeler hem fakirler, hem de
zenginler için vakfedilmişlerdir.”
“Mehr-i mu’accel, çeyiz masrafı
olarak düğünden önce verilir. Mangır (yani fülûs) rayiç (geçer
akçe) iken, mehir olarak şu kadar bin mangır diyerek nikâh
yaptıktan sonra, mangır kâsid (geçmez) olsa, zevce vefât etse,
vârislerine kesâd günü olan kıymetleri kadar altın, gümüş
kıymetleri verilir. Mangır adedince gümüş verilmez. (Kâğıd lira da,
fülûs demektir.) Zevc (erkek) nikâhdan sonra gönderdiği eşya için,
mehir idi dese, zevce de, hediyye idi dese, şahitleri yok ise,
zevcin sözü kabul edilir.”
“Zevci zengin olan kadın,
oğlundan nafaka isteyemez. Baliğ ise de, farz olan ilimleri tahsil
ettiği için, fakir olana, zengin olan babası bakar.”
“Bir baba, küçük çocuklarının
paralarını, ihtiyâcı yok iken, kendisi için kullansa, çocuklar
baliğ olunca, bunu tazmin etmesini isteyebelirler. Baba muhtaç
olsaydı, kullanması caiz olurdu.”
“Kadın kendi malından zevcine
(kocasına) verip; 'Bunu sat, semeni (parası) ile nafaka
al' dese, zevcini (kocasını) onu satmaya vekîl etmiş ve semeni
ona âriyet (ödünç) vermiş olur. Âriyet olarak verilen misli mal,
karz (borç) olur.”
“Zeyd kendi arsasında kendi
malzemesi ile eni, boyu ve yüksekliği belli bir oda yapması için
bir usta ile, belli ücretle sözleşme ve ücretini peşin verse, odayı
yaptıktan sonra, ustanın daha para istemesi caiz olmaz. Usta kendi
malzemesi ile yapsaydı,
(yani istisna [ısmarlama] sözleşmesi olsaydı) caiz
olurdu. Bir kimsenin, kendi arsası üzerinde, istisna yolu ile
ev yaptırmasının caiz olduğu bu misâlden
anlaşılmaktadır.”
“Beyde (satışta) olduğu gibi,
icâre (kiralama) de, lâzım olmayan şart ile fâsid olur. Meselâ,
değeri malum olan malını gemi ile belli iskeleye götürmesi için,
belli ücret ile sözleşirken, gemicinin malın gümrüğünü kendi
malından vermesini şart etmek fâsid olur. Fâsid icârelerde,
sözleşilen ücret değil, ecr-i misil verilir. Beyde olduğu gibi,
icâreyi de ikâle ve feshetmek caizdir.”
Seyyid Murtazâ Efendi, Osmanlı
şeyhülislâmlarının altmışdokuzuncusudur. Şeyhülislâm Feyzullah
Efendi’nin oğludur. 1106 (m. 1694) senesinde İstanbul’da doğdu.
1171 (m. 1757) senesinde aynı yerde vefât etti. Fetvalarından
bazıları şöyledir:
“Üç türlü vakıf vardır: Yalnız
fakirler için olur. Önce zenginler, sonra fakirler için olur. Hem
zenginler, hem de fakirler için olur. Mektepler, hanlar,
hastaneler, kabristanlar, câmiler ve çeşmeler hem fakirler, hem de
zenginler için vakfedilmişlerdir.”
“Mehr-i mu’accel, çeyiz masrafı
olarak düğünden önce verilir. Mangır (yani fülûs) rayiç (geçer
akçe) iken, mehir olarak şu kadar bin mangır diyerek nikâh
yaptıktan sonra, mangır kâsid (geçmez) olsa, zevce vefât etse,
vârislerine kesâd günü olan kıymetleri kadar altın, gümüş
kıymetleri verilir. Mangır adedince gümüş verilmez. (Kâğıd lira da,
fülûs demektir.) Zevc (erkek) nikâhdan sonra gönderdiği eşya için,
mehir idi dese, zevce de, hediyye idi dese, şahitleri yok ise,
zevcin sözü kabul edilir.”