Mükellef olan
Müslümanın, Allahü teâlânın sıfât-ı zâtıyyesini ve sıfât-ı
sübûtiyyesini, doğru bilmesi lâzımdır.
Magnisavîzâde Mehmed Efendi,
Fâtih Sultan Mehmed Hân devrinin büyük âlimlerindendir. Aslen
Magnisa (Manisa)lıdır. 888 (m. 1483) senesinde vefât etti. Bir
dersinde şunları anlattı:
İslâm âlimleri buyurdu
ki:
Mükellef olan,
yani âkil baliğ olan, kadın, erkek her Müslümanın, Allahü
teâlânın sıfât-ı zâtıyyesini ve sıfât-ı sübûtiyyesini, doğru
bilmesi ve inanması lâzımdır. Herkese ilk farz olan şey budur.
Bilmemek özür olmaz. Bilmemek günah olur. Allahü teâlâdan başka
olan her şeye, “Mâsivâ” veya “Âlem” denir. Âlemlerin hepsi yok idi.
Hepsini Allahü teâlâ yarattı. Âlemlerin hepsi mümkündür ve
hâdisdir. Yani, yok iken var olmuştur. (Allahü teâlâ var idi.
Hiçbir şey yok idi) hadîs-i şerîfi, böyle olduğunu bildiriyor.
Bu nizâmı yaratanın; “Hay” diri, “Âlim” bilici, “Kadir” gücü
yetici, “Mürid” dileyici, “Semi” işitici, “Basîr” görücü ve
“Mütekellim” söyleyici, “Hâlık” yaratıcı olması lâzımdır, Çünkü,
“Ölmek”, “Câhil olmak”, “Gücü yetmemek”, “Zorla yapmak”,
“Sağırlık”, “Körlük” ve “Söyleyememek” birer kusurdur, utanılacak
şeylerdir. Bu kâinatı, bu âlemi, bu nizâm üzere yaratanda ve yok
olmaktan koruyanda böyle kusurlu sıfatların bulunması olacak şey
değildir.
Allahü teâlânın “Sıfât-ı
zâtıyye”si altıdır. (Bunlar yukarıda bildirilmiştir.) “Sıfât-ı
sübûtiyye”si, “Mâtürîdiyye” mezhebinde sekizdir. Eş’arîlerde ise
yedidir. Bu sıfatları da, zâtı gibi ezelîdir, ebedîdir.
Yani sonsuz olarak vardırlar. Mukaddestirler. Mahlûkların
sıfatları gibi değildirler. Akıl ile, zan ile ve dünyâdakilere
benzetilerek anlaşılamazlar. Allahü teâlâ, bu sıfatlarından birer
örnek, insanlara ihsân buyurmuştur. Bunları görerek, Allahü
teâlânın sıfatları biraz anlaşılabilir.