Bidat işlemeye devam eden
kimse, nefse ve şeytana itaat eden kimse
olmuştur.
Ebû Tâhir Hamevî hazretleri
Şam’da yetişen Şafiî mezhebi fıkıh âlimidir. 485 (m. 1092)’de
Hama’da doğdu. 561 (m. 1165)’de Şam’da vefât etti. Bir dersinde
bidatin zararları hakkında buyurdu ki:
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki,
(Allahü teâlâ, bidat sahibinin orucunu, haccını, umresini,
cihâdını, günahtan vazgeçmesini, adaletini kabul etmez. Hamurdan
kılın çıkması gibi, İslâmdan çıkar.) Yâni, ibâdeti sahih olsa
da, kabul olunmaz. Sevap verilmez. Çünkü, küfre sebep olmayan bidat
işlemeye devam etmektedir. Küfre sebep olan bidat sahibinin ibâdeti
zaten sahih olmaz. Farz, nâfile ibâdetlerinin hiçbiri kabul olmaz.
Bidat, nefse, şeytana uyarak yapıldığı için, sahibi İslâmdan,
Allahü teâlânın emirlerine teslim olmaktan çıkar. İman
kalp ile olur. İslâm kalp ve lisan ile birlikte olur.
İman kalbe mahsustur. İslâm ise, kalbin, lisanın ve bedenin umumuna
şâmildir. Kalpteki iman ile kalbdeki İslâm birbirlerinin
aynıdır. Bidat sahibinden ayrılan, lisandaki ve uzuvlardaki
İslâmdır.
Bidat işlemeye devam eden kimse,
nefse ve şeytana itaat eden kimse olmuştur. Günah işleyen kimse,
âsi, fâsık olur. Buna bidat sahibi denmez. Fakat, bidat sahibi,
âsi ve fâsıktır. Bidat sahibi, bu bidatini ibâdet sanmakta,
buna karşılık sevap beklemektedir. İbâdet hâricinde işlenen günah,
ibâdetlerin kabul olmasına mâni olmaz. Bir hadis-i şerifte
buyuruldu ki:
(Benden sonra, ümmetim arasında
ayrılıklar olacaktır. O zamanda olanlar, benim sünnetime ve
Hulefâ-i râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydana çıkan
şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bidattir.
Bidatlerin hepsi dalâlettir. Dalâlet sahiplerinin gidecekleri yer,
Cehennem ateşidir.) Bu hadis-i şerif, bu ümmette çeşidli
ayrılıklar olacağını haber veriyor. Bunlar arasında, Resûlullahın
(sallallahü aleyhi ve sellem) ve Onun dört halîfesinin yolunda
olana sarılınız diyor. Sünnet, Resûlullahın, sözleri, bütün
ibâdetleri, işleri, itikatları, ahlâkı ve bir şey yapılırken
görünce, mâni olmayıp susması demektir.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu
ki: (Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan
için yüz şehit sevabı vardır!) Yâni nefse ve bidatlere ve kendi
aklına uyarak İslâmiyetin hududu dışına taşıldığı zaman, benim
sünnetime uyana, kıyâmet günü yüz şehit sevabı
verilecektir.