İbâdette olan bid'atte,
dînin sahibinin, sarîh veya işaret ile, izni varsa, bunlara
"Bid'at-i hasene" denir.
Ebû İshâk el-Irâkî hazretleri
Mısır’da yetişen Şafiî fıkıh âlimlerindendir. 510 (m. 1116)’de
doğdu, 596 (m. 1200)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Bid'at sözünün iki manası
vardır. Birincisi, lügat manası olup umumidir. Lügat manası ile,
âdette olsun, ibâdette olsun, her türlü yeniliğe bid'at denir.
Âdet, karşılığında sevap beklenilmeyen işler demektir. Bunlar dünya
menfaati için yapılır. İbâdet ise âhirette sevap kazanmak için
yapılır. Lügatte bid'at demek, (Sadr-ül-evvel)den sonra ortaya
çıkarılan her çeşit yenilikler demektir. Sadr-ül-evvel (Selef-i
sâlihîn)in, yani Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiîn ve Tebe'i tâbiîn
zamanlarıdır. Bunların zamanında âdet olarak veya ibâdet olarak
ortaya çıkan şeyler bid'at değildir.
Bid'at kelimesinin ikinci
mânası, Sadr-ul-evvelden, yâni Eshâb-ı kirâmın ve Tâbiînin ve
Tebe'i tâbiînin zamanlarından sonra dinde meydana çıkan
yeniliklerdir. Bu değiştirmeler itikatta veya ibâdette olur. Yeni
bir ibâdet meydana çıkarmak veya mevcut bir ibâdette ziyâdelik veya
noksanlık yapmak (İbâdette bid'at) olur. Bunlardan dînin sahibinin,
yâni Muhammed aleyhisselâmın, sözle veya iş ile, sarîh veya işaret
ederek, izni olmadan ortaya çıkarılanlara (Bid'at-i seyyie)
denir.
Âdette bid'atlerin hiçbirine
bid'at-i seyyie denilmez. Çünkü bunlar ibâdet için değil, dünya
menfaati için yapılırlar. Yemekte, içmekte, giyinmekte, binâlarda
yapılan yenilikler âdette bid'attir. İtikatta olan bid'atlerin
hepsi (Bid'at-i seyyie)dir. Yetmişiki dalâlet fırkasının
itikatları, bid'at-i seyyiedir.
Dört mezhebin ibâdetlerde olan
yenilikleri bid'at değildir. Çünkü bunlar, kendi akılları ile
çıkarılmış olmayıp, (Edille-i şer'ıyye)den çıkarılmışlardır.
İbâdette olan bid'atte, dînin sahibinin, sarîh veya işaret ile,
izni varsa, bunlara (Bid'at-i hasene) denir. Bid'at-i haseneler,
müstehab veya vâcib olur. Câmilere minâre yapmak, müstehabdır.
Bunları yapmak sevap olup, terk etmesi günah olmaz. Minâreye
(Me'zene) de denir.
Zeyd bin Sâbitin annesi diyor
ki: (Medînede, Mescid-i Nebînin etrâfındaki evlerin en yükseği
benim evim idi. Bilâl-i Habeşî, önceleri, evimin damına çıkıp ezan
okurdu. Resûlullahın mescidi yapılınca, mescid üzerinde müezzin
için yapılan yüksek yere çıkarak okudu.)