"Yâ Rabbî! Beni
kimseye muhtaç etme! İhsânınla, kendi isteklerimi bile arzu
etmeyeyim."
Kâsım Ali Bedahşî hazretleri
Hindistan’da yetişen büyük velîlerdendir. Hicri onbirinci asrın
ortalarında vefât etti. Rivâyet edilir ki:
Mevlânâ Kâsım Ali önceleri Hâce
Muhammed Bâkî-billah hazretlerinin talebelerinden idi. Hâce
hazretleri, onun terbiyesini, manevî olarak yetişmesini, İmâm-ı
Rabbânî hazretlerine havale etmiş, o da Mevlânâ’nın yetişmesi için
çok gayret etmiştir, İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Bâkî-billah
hazretlerine gönderdiği bir mektupta Mevlânâ’nın hâlini şöyle
anlatır: “Mevlânâ Kâsım’ın hâli daha iyidir. Hâllere gark oluyor ve
kendini unutuyor. Adımını bütün cezbe makamlarından yukarıya
attı.”
Yine İmâm-ı Rabbânî hazretleri,
Bâkî-billah hazretlerine yazdığı başka bir mektûbunda; “Mevlânâ
Kâsım Ali’nin herkesi en yüksek makama ulaştırmaktan nasîbi vardır.
Her şeyin doğrusunu yine Allahü teâlâ bilir” diye
yazmıştır.
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin
Mektûbât’ının birinci cild, 118. mektûbu Mevlânâ Kâsım Ali’ye
yazılmış olup şöyledir:
“Bizi sevenlerden Mevlânâ Kâsım
Ali’nin yolladığı mektup geldi. İçindekiler anlaşıldı. Fussilet
sûresinin 46. âyet-i kerîmesinde meâlen: (İyi iş yapan kendine
iyilik etmiş olur. Kötülük yapan da, kendine etmiş
olur) buyuruldu.
Hâce Abdullah-ı Ensârî hazretleri
buyurdu ki: “Yâ Rabbî! Her kimi helak etmek istersen, bizim
üzerimize saldırtırsın.”
Fârisî beyit
tercümesi:
Korkarım ki, dertlilere
gülenler/Tard olurlar, îmânı gaybederler.
"Hak teâlâ, bütün Müslümanları,
bu fakirlere (tasavvuf büyüklerine) inanmamaktan ve onlara laf
atmaktan korusun, insanların efendisi sevgili Peygamberimiz
(sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) hürmetine bu duâmızı kabul
buyursun Âmîn."
***
Mevlânâ Kâsım Ali hazretleri
vefatından kısa bir zaman önce şöyle dua etti: "Yâ Rabbî! Muhakkak
ki, kazâ ve kaderin bana gâliptir. Beni, şehvet zinciri ile
kuvvetlenmiş nefsin arzuları esir ettiler. Sen bana yardım et de
kurtulayım. Beni kimseye muhtaç etme! İhsânınla, kendi
isteklerimi bile arzu etmeyeyim. Evliyânın kalplerini nûr güneşleri
ile aydınlatan sensin. Seni bununla bilirler, tanırlar. Birliğini
bununla söylerler. Senden başkasını sevmesinler, başkasına
sığınmasınlar diye, sevdiklerinin kalplerinden düşmanların
sevgisini çıkaran sensin! Herkes onlara yabancı, fakat sevdikleri
sensin. Cihan karşılarına dikilse de, onlara hidâyet veren, yol
gösteren sensin. Seni kaybeden ne bulur? Seni bulan ne kaybeder?
Senden başkasına râzı olan zarardadır. Sana baş kaldıran
hüsrândadır."