Dostlarına çok bela
vererek, günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret
sıkıntılarından korur.
Atâî Ahmed Efendi, Osmanlı fıkıh
âlimlerinden ve tasavvuf büyüklerindendir. "Molla Atâullah Ahmed"
diye tanınır. İzmir’e bağlı Ödemiş kazasının Birgi kasabasındandır.
979 (m. 1571)’da İstanbul’da vefât etti. Cenâze namazını,
Süleymâniye Câmii’nde Şeyhülislâm Ebüssü’ûd Efendi
kıldırdı.
Bu mübarek zat, bir dersinde
buyurdu ki:
Dertlerin, belaların gelmesine
sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların
affedilmesine sebep olur. O hâlde, dostlara, belalar, sıkıntılar
çok gelirse günahları kalmaz. [Ama tevbe, istiğfar edince de,
günahlar affolur. Dert ve bela gelmesine lüzum kalmaz. O hâlde,
dert ve beladan kurtulmak için, çok istiğfar okumalı.] Dostların
günahını, düşmanların günahları gibi sanmamalı. (İyilerin, iyilik
sandıkları şeyleri, dostlar, günah bilir) buyuruldu. Bunların günah
ve kusurları olsa da, başkalarının günahları gibi değildir.
Yanılmak ve unutmak gibidir. Niyet ederek, karar vererek yapılmış
değildir. Taha suresinin, (Âdem'e önce söyledik. Fakat
unuttu. Azm ile, karar ile yapmadı) mealindeki 115.
âyet-i kerime bunu bildiriyor. O hâlde, dostlara gelen dertlerin,
belaların, çok olması, günahların çok olduğunu göstermez,
günahların çok affedildiğini gösterir. Dostlarına çok bela vererek,
günahlarını affeder, temizler. Böylece bunları, ahiret
sıkıntılarından korur.
Cehennemdeki çok şiddetli
azapların, birkaç günlük sıkıntı ile giderilmesi ve günahların
temizlenmesi için dünyada sebepler gönderilmesi ne büyük nimettir.
Dostlara bu muamele yapılırken, başkalarının günahlarının hesabını
ahirete bırakıyorlar. O hâlde dostlara, dünyada çok dert ve bela
vermesi lazımdır. Başkaları, bu ihsana layık değildir. Çünkü, büyük
günah işlerler, yalvarmaz, boyun bükmez, ağlamaz ve Ona
sığınmazlar. Günahları sıkılmadan ve kasten işlerler. Hatta inat
edercesine işlerler. Hatta, Allahü teâlânın âyetleri ile alay
edecek, inanmayacak kadar ileri giderler. Ceza, suçun büyüklüğüne
göre değişir. Günah küçük olur ve suçlu boynunu büküp yalvarırsa,
bu suç, dünya dertleri ile affolunabilir. Fakat, günah büyük, ağır
olur ve suçlu inatçı, saygısız olursa, bunun cezası ahirette sonsuz
ve çok acı olmak lazım gelir. (Allahü teâlâ, onlara
zulmetmez. Onlar, kendi kendilerine zulmedip, ağır cezaları hak
ettiler) buyuruldu. (Nahl 33)