Namazın dünyadaki
mertebesi, âhirette, Allahü teâlâyı görmenin mertebesi
gibidir.
Abdurrahmân Hadramî hazretleri
Şafiî mezhebi müftîsidir. 945 (m. 1538)’de, Yemen’in Terim şehrinde
doğdu. 1014 (m. 1605)’de Terîm’de vefât etti. Namazın
hikmetleri hakkında buyurdu ki:
Eğer namaz tamamıyla eda
edilirse, azaptan kurtulmak için sağlam bir tutamak hâsıl olmuş
olur. Namazın dünyadaki mertebesi, âhirette, rüyetin [yani, Allahü
teâlâyı görmenin] mertebesi gibidir. Namazı büyük bir emir bilmek
ve müstehab olan önce vaktinde cemaat ile ve diğer şartlarına ve
müstehablarına ve tadil-i erkâna riayet ederek, sükûn ve vakar ile
eda etmek lazımdır. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”
buyurdu ki: (Amellerin en efdali vaktinin evvelinde kılınan
namazdır.) (Kul namaza kalktığı zaman, Cennet kapıları kendisine
açılır. Kendisi ile Rabbi arasındaki perdeler kalkar. Cennette olan
huriler kendisini karşılar.)
Kıyamda ve diğer rükünlerde
olduğu gibi hep secde yerine bakmak ve okunan Kur’ân-ı kerimi
dikkatlice dinlemek ve eğer okunanın manasını anlıyorsa, onun esrar
ve manasını tefekkür etmek, eğer okunanın manasını anlamıyorsa, Hak
celle ve âlânın kelamı olduğunu düşünmektir. (Bu, Allahü teâlânın
zatına teveccühtür. Çünkü Allahü teâlânın zatını düşünmek, isim ve
sıfatlarını anlamaktan yüksektir). Zatını düşünmek, Allahü teâlâya
vâsıl olmuş âriflerin işidir. Onların muamelesi ayrıdır. Özellikle
namazı kıldığı vakitte onun ruhu, keyfiyetsiz olarak o en yüksek
makama ulaşır ve zahirden kesilir.
Namazda lezzet ve cemiyet hâsıl
olması için çalışmak lazımdır. Çünkü namazda ve hususiyle farz
namazlarında hâsıl olan lezzet, sona varmanın alametlerindendir.
Cemaatle kılsın veya yalnız kılsın, namazın erkânıyla mukayyet
olması ve onun adab ve sünnetine riayette kusur etmemesi lazımdır.
Kıyamet gününde en önce hesaba çekilme namazdan olacaktır. Eğer
namazın hesabı kolay geçerse, diğer ibadetlerin dahi, Allahü
teâlânın inayetiyle hesabı kolaylıkla geçer. Namaz kılanda, namaz
kılarken korku, dehşet ve heybet hâsıl olması icab eder.