Kişi, amellerini
samimiyetle yapınca; riya ve ucbu görme hususunda basîret
sahibi olur.
Ebü’l-Abbâs Hüsbânî hazretleri
Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 749 (m. 1348)’de Şam’da doğdu.
815 (m. 1412)’de Sâlihiyye’de vefât etti. Talebelerine şöyle
nasihat etti:
Bir talebenin başlangıçta dikkat
edeceği en önemli şey, nefsini muhafaza etmesi, başına gelecek olan
âfetlerden sakınmasıdır. Çünkü zâhirî ve batınî mâniler pek çoktur.
İlk sakınılacak şeyler; riya, ucub, şöhret ve kibirdir. Bunlar
öldürücü zehirdir. Zîrâ bunlardan az bir şey amellerin gitmesine
sebep olur. Bunlar insanda, karıncanın yürüyüşünden daha sessiz ve
gizli, fakat ortaya çıkardığı ve görünen âfeti çok büyüktür. Kişide
riya, dünyâya olan meyil ve dünyâyı âhirete tercih etmesinden ve
nefis muhâsebesini ihmâl etmesinden meydana gelir. Nitekim,
Muhammed sûresinin otuzüçüncü âyet-i kerîmesinde meâlen; “Ey
îmân edenler! Allaha ve Peygambere itaat edin. (Küfür ve nifak
gibi şeylerle) amellerinizi boşa çıkarmayın” buyuruluyor.
İnsan, Allahü teâlânın emri olan amelde ihlâsı terk edince, riya
ile ihlâsı birbirinden ayıramaz. Aklına geldiği gibi yapar.
Ameller, ancak ihlâsla, samimî olarak yapılınca kıymet kazanır.
Kişi amellerini samimiyetle yapıp yalanı terk edince; riya, ucub ve
diğer şerre sebep olan şeyleri görme hususunda basîret sahibi olur.
Âlimlerden birisi şöyle buyurdu:
“Şeytan, âdemoğluna günah
işletmek için çalışır. Bunu yaptıramazsa, onu aldatıp derece derece
kötülüğe yaklaştırmak için, ona nasîhat eder. Sonra bunda başarılı
olamazsa, onu bidatlere düşürmek için çok gayret sarf eder. Buna da
muvaffak olamazsa, ona bir helâli haram, bir haramı da helâl
saydırmak için uğraşır. Bunda da muvaffak olamazsa, ona abdestinde
yaklaşmak ister. Onu, abdestinde, namazında ve orucunda şüpheye
düşürmeye çalışır.”
Amel bakımından insanlar üç
kısımdır: 1- Hayırlı bir amel yaparken kendilerini unutanlar.
Bunlar, yaptıkları iyilik ile bilinmeleri, için yaparlar. Bunlar
helak olanlardır. 2- Allahü teâlâdan korkarlar ve Allahü teâlânın
katında makbul olana itibâr ederler. Amellerini ihlâsla yapmaya
çalışırlar. Amellerin bozuk olmasından sakınırlar, insanlardan
metih ve övgü beklemezler. Onlardan makam ve mevki istemezler. Bir
işi ne insanlar için yaparlar, ne de terk ettikleri bir şeyi
insanların rızâsı için terk ederler. 3- Bunların ihlâsları kuvvetli
olup, içleri ve dışları birbirine uyar. Yaptıklarını Allah için
yaparlar. Dünyâyı iyi tanımışlardır. Ona itibâr
etmezler.