"Hacılar ve umre yapan
kimseler, Allahü teâlâya gelen topluluklardır ve O’nun
ziyâretçileridir."
Kâdı Şemseddîn hazretleri Hanbelî
mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 610 (m. 1213)’de Urfa’da-Harran’da
doğdu. 675 (m. 1276)’da Şam’da vefât etti. Bir
dersinde, haccın fazileti hakkında şunları
anlattı:
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde
meâlen; “... Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten her
kimsenin, o Beyti haccetmesi, insanlar üzerine Allahın hakkıdır,
farzdır...” buyurdu (Âl-i İmrân-97).
Peygamber efendimiz de
(sallallahü aleyhi ve sellem), bir hadîs-i şerîfte; “Evinden
hac veya umre yapmak niyetiyle çıkan kimse,
eğer (yolda) ölürse, kıyâmete kadar hac ve umre sevâbı
ona verilir” buyurdu.
Ehl-i Beyt’in rivâyet ettiği
hadîs-i şerîfte, Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve
sellem); “İnsanların günahı en büyük olanı, Arafat’ta vakfe
yapıp, Allahü teâlânın kendisini af ve mağfiret etmeyeceğini
zanneden kimsedir” buyurdu.
Yine Resûlullah
efendimiz; “Hacılar ve umre yapan kimseler, Allahü teâlâya
gelen topluluklardır ve O’nun ziyâretçileridir. Onlar eğer Allahü
teâlâdan bir şey isterlerse, Allahü teâlâ istediklerini onlara
verir. Eğer kendilerinin af ve mağfiret olunmasını isterlerse,
onları af ve mağfiret eder. Duâ ederlerse, duâlarını kabul eder.
Şefaat olunmalarını isterlerse, şefâat
olunurlar” buyurdu.
Ali bin Muvaffak şöyle anlattı:
“Bir sene hacca gitmiştim. Arefe gecesi olunca, Minâ’da Hîf
mescidinde uyudum. Rüyâmda; semâdan üzerlerinde yeşil elbiseler
bulunan iki meleğin indiğini gördüm. Birisi diğerine, 'Bu sene,
Kâbe-i muazzamayı altıyüzbin kişi ziyârette bulundu. Altı kişinin
haccı kabul oldu' dedi. Sonra, her iki melek havaya doğru
yükselip, kayboldular. Ben korku ile uyanıp çok üzüldüm. Altı
kişinin haccı kabul olunca, benim bu altı kişi arasında olmam pek
zor, diye düşündüm. Arafat’tan ayrılıp Meş’ar-i harama geldim.
Geceyi orada geçirdim. İnsanların çok olmasına rağmen pek azının
haccının kabul olmasının üzerinde düşünmeye başladım. Bu
düşünce ile uyuyakaldım, önceki gördüğüm iki melek, yine aynı
sûretleri üzere geldiler. Biri diğerine, 'Bu gece Allahü teâlânın
nasıl ve ne ile hükmettiğini biliyor musun?' dedi. Diğeri,
'Bilmiyorum' dedi. Bunun üzerine soruyu soran, 'Allahü teâlâ
altı kişiden her birine, yüzbin kişi verdi. Onların haccını, bu
altı kişinin yüzüsuyu hürmetine kabûl etti' dedi. O sırada ben
sevinçle uyandım.”