En faziletli zikir,
Kur’ân-ı kerîm okumaktır. Zikir, sâdece tehlîl, tesbîh ve tekbîrden
ibâret değildir.
Abdurrahmân bin
Diyba hazretleri Yemen’de yetişen Şafiî mezhebi fıkıh ve
hadîs âlimlerindendir. 866 (m. 1461)’de Zebîd şehrinde doğdu. 944
(m. 1537)’de orada vefât etti. Derslerinde buyurdu
ki:
En faziletli zikir, Kur’ân-ı
kerîm okumaktır. Zikir, sâdece tehlîl, tesbîh ve tekbîrden ibâret
değildir. Allahü teâlânın beğendiği ve râzı olduğu işleri yapan
herkes zikretmiş olur. Âlimler buyurdular ki: “Kul, Resûlullahtan
(sallallahü aleyhi ve sellem) bildirilen zikirlere, sabah, akşam ve
muhtelif hâllerde ve vakitlerinde, gece veya gündüz devam ettiği
zaman, Allahü teâlâyı çokça ananlardan olur.” Gece veya gündüz
yahut bir namazın peşinden veya bunlardan başka zamanlarda
zikredenlerin (Allahü teâlâyı ananların), mümkün olduğu kadar aynı
vakitlerde zikredip, ihmâl etmemesi gerekir. Böylece, Allahü
teâlâyı anmayı âdet hâline getirmiş olur. Ebû Leheb rüyâda
görülüp, ne hâlde olduğu sorulunca, "kabir azâbı çekiyorum. Ancak,
her sene, Rebî’ul-evvel ayının onikinci geceleri, azâbım
hafifliyor, iki parmağım arasından çıkan serin suyu emerek
ferahlıyorum. Bu gece Resûlullah dünyâya gelince, Süveybe ismindeki
câriyem bunu bana müjdelemişti. Ben de sevincimden bunu azâd etmiş
ve ona sütannelik yapmasını emretmiştim. Bunun için bu gecelerde
azâbım hafifliyor" dedi. Âyet-i kerîme ile kötülenmiş olan Ebû
Leheb gibi azgın bir kâfirin azâbı hafifleyince, O yüce Peygamberin
ümmetinden olan bir mümin, bu gece sevinir, malını dağıtır, böylece
Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ ihsân ederek,
onu Cennetine sokar.
Mevlîd cem’iyyeti yaparak,
Kur’ân-ı kerîm ve Mevlîd-in-Nebî okumak, sonra yiyecek ikram etmek,
sonra dağılmak, sünneti hasenedir. Bunu yapana ve orada bulunanlara
sevap verilir.
Yine Hâfız İbn-i Cezerî,
Beyhekî’den alarak diyor ki: “Resûlullaha Peygamber olduğu
bildirildikten sonra, kendisi için akîka hayvanı kesti. Hâlbuki,
dünyâya geldiğinin yedinci günü, dedesi Abdülmuttalib’in, kendisi
için akîka kesmiş olduğunu biliyordu. Akîkayı tekrar kesmek de caiz
değildir, ikincisini, kendisinin âlemlere rahmet olarak yaratılmış
olduğuna şükür olarak kestiği ve böyle yapmaları için, ümmetine
örnek olmak istediği anlaşılmaktadır. Nitekim ümmetini teşvik için,
kendine salevât okuduğu çok görüldü.