Türkiye karşılaştığı sorunları demokrasinin kuralları içinde, meşruiyet çerçevesinde çözerek yoluna devam ediyor. Koalisyon kurulamasa da sürecin anayasanın çizdiği yönde ilerleyerek bir seçim hükümetiyle neticelenmesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Türkiye normalleşme yolunda ilerlerken muhalefetin buna ayak uyduramaması önemli bir sorundur.
Türkiye muhalefetinin bu sorununun koalisyon hükümetinin önünü
tıkaması, bütünüyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dönük kin ve nefret
dolu bir söyleme hapsolması durumu çıkmaza sokmuştur.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, milletin doğrudan tercihini açıkça
ortaya koymasının üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen,
muhalefet partisi liderlerinin durumu kabul etmekte direnç
göstermesi nasıl açıklanırsa açıklansın ’muhalefet etme
yetersizliği’ sorunundan bahsedilmiyorsa, yapılan izahlar yetersiz
kalacaktır. Bu yetersizliğin, sosyal psikolojik sebeplerinin
ötesinde, toplumsal değişim süreçlerine politik/ideolojik bakımdan
cevap üretilememesi ile ilgisi olduğunu sıkça
vurgulamaktayım.
Davutoğlu ne yaptı?
Şimdi yeni bir durum söz konusu; AK Parti lideri Başbakan Davutoğlu bütün çabalarına rağmen muhalefet partilerini bir koalisyon hükümetine ikna edememiştir. Bunun sorumlusu olarak Başbakanı göstermek, en hafifinden dürüst olmayan bir tavırdır. CHP'nin Türkiye'nin on yılı aşan sürede bütün demokratik kazanımları yok sayan dayatmaları, vesayet rejimi diye bilinen eski yapıyı diriltmeye dönük talepleri, doğrudan koalisyonla ilgisi olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik intikam arayışlarının bizzat 'koalisyon kuruluş' aşamasının bir parçası haline sokulması, işin nasıl bir çıkmaza sokulduğunun kanıtlarıdır.