Acil tıp teknisyeniydi…
İş başvurusu yaptı… Prosedür gereği güvenlik soruşturması
gerekiyordu, yapıldı. Tıp teknisyeni soruşturmadan tertemiz çıktı,
hakkında hiçbir olumsuz sicil kaydına rastlanmamıştı… Ancak yine de
işe alınmadı!.. Nedeni neydi peki? Şimdi sıkı durun,
söylüyorum:
-Annesi ve babası sakıncalı çıkmıştı!..
Büyük
suçları vardı; bir kere ikisi de sendikalıydı, üstüne üstlük baba
sendikanın mitinglerine katılmıştı!.. Anne ise siyasi faaliyetlerde
bulunmuştu!.. Teknisyen bu karara karşı mahkemeye başvurdu. Yerel
mahkemenin kararını da paylaşayım:
–Kendisinde bir sakınca yok ama ailesi hakkındaki hususlar,
kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alındığında güvenlik
soruşturmasının olumsuzluğu için yeterli!..
Kara bir
şaka gibi değil mi?.. Ama tamamen doğru, aynen yaşanmış bir öykü!..
Eminim sizin de hemen aklınıza aynı soru geldi:
-Yasalarımızda tanımlanan “suçun şahsiliği” ilkesine ne
oldu?..
Çok şakacısınız; tabii ki
buharlaştı, Yeni Türkiye’de artık böyle!.. Peki hep mi
böyle? Tabii ki hayır, “güce yakın ya da uzak
olmak” bu tür durumlarda sonucu 180 derece
değiştirebiliyor!..
Örnek çok, buyurun birkaç tanesini inceleyelim…
Nurettin Soyer sıkıyönetim savcısı olarak 1970’lerin başında tarihte ilk ve son kez olmak üzere Fetullah Gülen’i 7 ay tutuklu olarak hapishaneye sokan kişiydi… FETÖ bunu hiç unutmadı!..
12 Eylül darbesi sonrasında da aralarında MHP davası olmak üzere pek çok davada görev aldı… Aradan neredeyse 40 yıl geçtikten s...