Türkiye’de çok ama çok garip gelişmeler yaşanıyor…
Aslında “garip” sözcüğü yaşananları anlatmaya, ölçmeye yeterli
gelmiyor; daha çok iktidarın zirvelerinden aşağıya doğru yayılan
bir tedirginlik, bir endişeden söz ediyorum!.. Muhterem medya
cenahına baktığımda ise durumun “korku”, “tehdit” ve “kavga”
boyutlarına ulaştığını görebiliyorum…
Ülke, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü
Hal (OHAL) ile birlikte anayasanın adeta askıya alındığı, Anayasa
Mahkemesi’nin “yok hükmünde” vaziyet aldığı, TBMM’nin dışlandığı,
Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) idare edilen ve “Yeni Türkiye”
adı altında Cumhuriyeti devşirmeye yelken açan bir konuma
hapsoldu!..
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin başkanı unvanlarına
sahip Erdoğan, KHK düzenlemeleriyle 2019 Başkanlık seçimlerinden
sonra kazanan kişinin kullanabileceği sınırsız yetkilerin neredeyse
tümünü şimdiden kullanabilecek durumu yarattı, ülkeyi “tek elden”
yönetmeye başladı!..
-Madem öyle; bu tedirginlik, bu endişe, bu korku, bu gerginlik, bu
kavga neden?..
Saray ve iktidar partisinin kimyasını bozan ilk durum, 16 Nisan
Referandumu oldu; Ankara, İstanbul dahil 17 büyükşehirde “hayır”
çıkması, YSK eliyle adeta kanırtılarak “evet” oylarının kıl payı
önde çıkartılması ortalığı karıştırdı, doğal olarak!..
Ancak, Erdoğan bu durumdan da yararlandı; partiyi tekrar kontrolü
altına almak için harekete geçti, AKP’de tasfiyeler başladı,
hükümette revizyon yapıldı.
-Ancak, durum değişmediği gibi, bir yandaş yazarın deyimiyle
“AKP’deki homurtular” herkesin duyabileceği yüksekliğe
ulaştı!..
Öyle ki, hem parti içinde hem de yanaşma takımı arasında Saray ve
çevresine karşı açıktan konuşulmaya, yazılar yazılmaya,
“başarısızlıklar” sergilenmeye bile başlandı!..
-Ancak bu durum tek başına olan biteni açıklamaya yetmiyor!..
Güney sınırlarında büyük sorunlar yaşaya...