Padişahımız, efendimiz buyurdu:
-Sabrımızın sonuna geldik!..
Hangi konuda?. Suriye tabii!.. Hangi Suriye mi?. Daha üç ay
öncesine dek ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yaptığımız,
karşılıklı eşli ziyaretlerde “first lady”lerin nal gibi
fotoğraflarını basıp, “hangisi daha şık” diye papatya falları
açtığımız, vizeleri kaldırdığımız, “kardeşimmm” naraları atıp,
kardeş şehirler ilan ettiğimiz, pek sevgili dostumuz Suriye
canım!..
İşte bu “sevgili dostumuz”la ilgili artık “sabrının tükendiğini”
söyleyen Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı, sert tepkiler üzerine
gerekçesini de şöyle açıkladı:
-Suriye'de akrabalık ilişkilerimizin de olduğu birçok kardeşimiz
var. Orası aynı zamanda bizim eski bakiyemiz olan bir toprak. Onun
için orayı iç işlerimiz olarak görebiliriz. Bu kardeşlerimizin hak
ve hukukunu korumak için ne gerekiyorsa yapacağız…
Şimdiii, bu söyleme verilecek çok yanıt olduğu, “özrü kabahatinden
büyük” özdeyişine “cuk” oturduğu gerçeğini bi tarafa bırakıp, şu
“eski bakiye” meselesine bakalım:
-Madem, “Osmanlı” rüyalarımız depreşti, madem Suriye eski bakiyemiz
bir toprak, madem orayı “iç işlerimiz” olarak görebiliriz, Irak
“eski bakiyemiz” değil miydi?. Orada akrabalık ilişkilerimiz olan
kardeşlerimiz yok muydu? İki milyona yakın Müslüman kardeşimiz
çatır çatır katledilirken, tecavüze uğrarken, yerinden, yurdundan
zorla koparılırken, bırakın bakiyeyi filan,yalnızca “günahtır,
yazıktır” şeklinde olsun, son Osmanlı padişahının niçin çıtı bile
çıkmadı?!.. Suriyeliler “öz” kardeş de, Iraklılar “üvey” kardeş
mi?!..
Geçiniz!..
TAŞERON AYNI ZAMANDA PİYON DEMEKTİR!..
Geçiniz, çünkü işin aslı bu martavallar değil!..
-İşin aslı “taşeron” olmak!..
Oynanan oyun o kadar açık ki; İngiltere Dışişleri Bakanı Hague'in,
“Suriye'ye bir askeri müdahalenin hiç de uzak bir ihtimal
olmadığını” söylemesinin hemen ardından, ülkenin “ağır sağcı”
gazetelerinden The Daily Telegraph çenesini tutamadı ve aynen şöyle
yazdı:
-Türkiye, askeri yeteneği, ulusal güvenlik çıkarları ve elverişli
coğrafi konumu ile Suriye'ye müdahale edebilecek tek ülkedir!..
Cingöz gazetenin buram buram “yağcılık” kokan cafcaflı sözlerini bi
tarafa bırakın, geriye ne kalıyor?. Taşeronluk tabii!.. İçeriye
dönelim; Dincisi, liberali, eski solcu döneği, ruhunu kiraya vermiş
tetikçisi, önlerine konulmuş “senaryo” çerçevesinde, yüzde 70'i
gayet mutlu halkımızı, sayılı günler kalmış savaşa motive etmek
için cansiperane çalışıyor!.. Beşar Esad'ın canavarlığı, kendi
halkını nasıl da katlettiği haberleri yemeyince, Suriye'nin
Ortadoğu'da ne biçim yalnız kaldığı haberleri pompalanmaya
başladı.. Ürdün ve Lübnan'da halk sokaklardaymış, Suudi Arabistan,
Katar ve Bahreyn büyükelçilerini geri çekmiş!.. Saydıkları ülkelere
bakın; ABD'nin yeminli taşeronları!..
Geçen hafta, Galiçya'dan başlayıp, Kore'den bugüne uzanarak
anlattığım “Türk askerinin piyon olarak kullanılması” meselesi
bizzat Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten zevat tarafından itiraf
edilmiştir ne yazık ki.. Emperyalizme karşı müthiş bir kurtuluş
savaşı vererek mazlumların tarihine ilk büyük yengiyi yazma onuruna
ulaşan cumhuriyetin ordusu, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde, tıpkı yüz
yıl önce olduğu gibi, yeni Galiçyalara sürülme utancına bulaşmak
üzeredir.. Biz tarihe not düşüyoruz:
-Bu ülkenin aydınlık milyonları böylesine büyük bir utanca asla
ortak olmayacaktır…