Adımız “Mavi Bereli” idi.
1985 yılının sıcak mı sıcak bir ağustos günü Tunceli iline bağlı
Ovacık İlçesi’nin Aşağı Torunoba Köyü sırtlarında olağan keşif
görevi yapıyorduk. Yirmi bir kişiydik. Bir asteğmen, bir çavuş, iki
onbaşı ve on yedi er. Bütün gece Kurmay Başkanı binbaşının harita
üzerinde bizim time uygun bulduğu yerde pusuda yatmaktan kazık
kesmiştik. Bu pusunun da diğerlerinden hiçbir farkı yoktu. Sıranız
geldiğinde Tugay Komutanı’nın imzaladığı, “teröristlerin
yakalanması ve yok edilmesiyle” ilgili fotokopiyle
çoğaltılmış, boş yerleri tükenmez kalemle doldurulmuş görev emrini
alır ve gece yarısı sizin şansınıza düşmüş bölgeye doğru hareket
ederdiniz. Genellikle de yürüyerek…
O dönemde bizim bölgede pusuya yatıp da terörist avlayan bir
Allah’ın kulu olmadı! Teröristle karşılaşmalar hep
“tesadüfen” olurdu. İlk pusu görevine gittiğim
gece deyim yerindeyse korkudan ölüyordum!.. Bütün gece en ufak
çıtırtıda yerimden zıplamış, her çalının altında terörist var
zannetmiştim. İşin acıklı yanı, bırakın korktuğunuzu,
heyecanlandığınızı bile belli edemezdiniz. Yoksa, “imamla
cemaat” misali erat en ufak bir şey hissetti mi donar
kalırdı. Ona göre komutan, korkmaz, heyecanlanmaz,
gerilemezdi. Hep en önde olmak zorundaydınız.
-O ilk gece sanırım hayatımdan birkaç sene gitti!..
Pusular, baskınlar, çatışmalar yaşamımızın bir parçası olmuştu. Yatağa bile G3 tüfek, yüz adet mermi ve el bombalarıyla girdiğimiz oluyordu!.. Yaşananların yanında pusu sıradan ve sıkıcı bir görevdi artık!.. İşte o sabah üzerimdeki malzemenin ağırlığı altında ezilmiş, “bitse de gitsek” düşüncesiyle yürürken çavuş heyecanla bağırdı:
-Komutanım, ilerde iki kişi!..
Taş çatlasa beş yüz metre kadar ilerdeydiler. Dikkatle bakınca gördüm, silahlıydılar. Orada, elimi uzatsam tutabileceğim kadar yakınd...