Ergenekon ve Balyoz kumpası sürecinde Silivri mahkemelerine kaç
kez gittiğimi inanın bilemiyorum…
Fakat, her gidişin dönüşünde gözlerime yaş, yüreğime kan oturduğunu
biliyorum!.. Beni, bizleri bu duruma sokma şerefi tabii ki bu
davaların hakimleri ve savcılarına aitti… Gazeteciler, avukatlar,
tutuklu yakınları sürekli birbirimizi teselli ediyor, “bu günler
geçecek, bir gün o sanık sandalyelerine bu soysuzlar oturacak”
diyorduk!.. Yıllar birbirini izledi… Fethullah’ın müridi soysuz
hakim ve savcılar bu süreçte mahkemeleri bir “sirk yönetir” gibi
yönettiler…
Örneğin, Balyoz Davası’nın ünlü hakimi, 10. Ağır Ceza Mahkemesi
yargıcı Ömer Diken!.. Keşke o dava tutanaklarının dili olsa da
konuşsa; bu kadar yargıç cübbesine layık olmayan, bu denli
terbiyesiz ve küstah bir hakim o güne dek görmemiştim. Diğer hakim
ve savcıların da aşağı kalır yanı yoktu tabii!. Balyoz
avukatlarından biri, 163 subayın aynı anda tutuklandığı celsede
hakim ve savcıların içeriye çekilerek sevinç içinde “çak”
yaptıklarını kapı aralığından gördüğünü anlattığında inanamamış,
böyle bir alçaklığı ve rezilliği kabullenememiştik…
Süreç, doğru olduğunu kanırtarak gösterdi bizlere… Ne delillere, ne
tanıklara ne avukatların isteklerine zerre kadar değer vermedi Ömer
Diken… Karşı çıkanlar, savunma yapmak isteyenler hakkında suç
duyuruları yaptı. Sonunda da Hukuk tarihine yüz karası olarak geçen
ağırlaştırılmış müebbet hapis kararlarını büyük bir zevkle okuyarak
görevini tamamladı!..
Ergenekon hakimleri; 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin
Özese, üye Sedat Sami Haşıloğlu ve diğerleri… Balyoz hakiminden en
ufak farkları yoktu; aynı tornadan çıkmışçasına benzeşiyorlardı.
Yaptıkları “hukuk katliamı” tarihe geçti. Kumpas ortaya çıktıktan
sonra düz hakim ve savcı olarak dağıtıldılar…
-Sonrası tam bir “Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner”
hikayesiydi!
Bakın neler oldu:
Uşak’a tayin edilen Ömer Diken dün görev yaptığı kentte “Silahlı
terör örgütü üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebir ve
şiddet yoluyla yıkmak ve görevini yapamaz hale getirmeye teşebbüs
etmek” suçlamasıyla tutuklandı!..
Sakarya’ya gönderilen Ergenekon Hakimi Hasan Hüseyin Özese de aynı
gerekçeyle tutuklandı. Aynı kumpas davalarının şöhretli isimleri
Cihan Kansız, Mehmet Berk, Sedat Sami Haşıloğlu ve yaklaşık 50 isim
hakkında da “tutuklama amaçlı yakalama kararı” çıkarıldı. Bu
kadronun Emniyet ayağından bir çok FETÖ’cü polis de darbeye destek
suçlamasıyla gözaltında ..
Bunlar, ismini duyunca koşarak yurda dönen şerefli Türk subaylarını
“kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutuklayan Fetullah’ın müridi soysuz
hakim ve savcılar…
-Şimdi firardalar!..
Biliyorsunuz, bunların savcı, gazeteci, akademisyen kılıklı yol
arkadaşlarından bir bölümü daha 2014 yılından itibaren yurtdışına
tüymeye başlamışlardı… Silivri’de yatan piyonlar ve darbe girişimi
sonrası tutuklanan müritler kaçan soysuz takımı kadar şanslı
değillerdi ya da değerleri, kalibreleri anca bu kadardı; feda
edilebilir kategorisinin elemanlarıydı!..
Bu haberler önüme geldiğinde ne hissettiğime gelince; aklıma bu
soysuzlar tarafından verilen kararlar neticesinde intihar eden,
onulmaz hastalıklara yakalanıp yaşamını yitiren, yıllarını
zindanlarda geçiren bu ülkenin şerefli, haysiyetli kahramanları
geldi. Onlar hiç bir zaman eğilmediler, aman dilemediler… Her
fırsatta haklı olduklarını haykırdılar. Birer şeref abidesi olan
savunmaları ve mahkeme tutanakları arşivlerde duruyor, okuyun
devasa farkı göreceksiniz!..
Darbeye yeltenen asker kılığındaki soysuz FETÖ müritleri ne yaptı
peki?.. Elebaşlarından bir bölümü, hem de darbe gecesi Yunanistan’a
sığındı!.. Şu anda firarda olan hakim ve savcı artıkları nerede
acaba diye soracak olursanız;
-Ermenistan’da ortaya çıkabilirler!..