Dün Sevgililer Günü’ydü…
Ne güzel… Sevgililerin aşklarını tazelediği, bütçesine göre
romantik bir akşam yaşadığı, dans ettiği, birbirine irili ufaklı
hediyeler aldığı bir gün… Her türden derdin, sıkıntının, kaygının,
korkunun arasında “vaha” tadında bir gün!.. Ehh,
bu arada da, hükümetin verileriyle dört yüz küsur bini kepenk
kapatan, ağır bir krizin içinde debelenen esnafa da birazcık olsun
nefes alma imkanı veren bir gün…
-Tüm aşıkları, sevgililerin, eşlerin Sevgililer Günü’nü
kutluyorum…
Nereden çıktı bu Sevgililer Günü peki?..
Bir iddiaya göre M.S. 269 tarihinde, bir 14 Şubat günü Roma’da
katledilen Aziz Valentin’e dayanıyor. O dönemde
Hristiyanlık büyük bir sapkınlık, lanetli bir inanış olarak
görülüyordu. Rahip Valentin’in iki büyük suçu vardı; öncelikle
yasaklı dinin yandaşlarına rahiplik yapıyordu… Daha da büyük suçu,
evlenmeleri yasak olan Romalı askerlerin gizlice düğün
merasimlerini yapmaktı!.. Yani Valentin, yasakları hiçe sayarak
sevgilileri, aşıkları kavuşturuyordu…
–Saint Valentine’s Day yani Sevgililer Günü böyle ortaya
çıktı!..
Bir diğer inanışa göre ise, İngiliz
edebiyatının kurucuları arasında sayılan şair Geoffrey
Chaucer “Kuşlar Meclisi” şiirinde, Aziz Valentin gününde
kuşların eşleşmek için bir araya gelmesini anlatarak o güne
“aşk buluşması” kavramını eklemişti…
–Kısacası sonunda aşk kazanmıştı!..
“Namus meselesini”, kadını mahkum etmek, aile geleneklerine göre cezalandırmak olarak gören toplumlarda, kadının sevmesi, aşık olması hiç de kolay değildi!.. Erkek için her şey kolaydı; atasözleri...