Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu
önceki gün kendi yaptırdıkları anketlerin sonuçlarını açıkladı ve
şu cümleyi kurdu:
-Artık AKP yok, Erdoğan var!..
Epey iddialı ve
ağır bir yorum tabii! Yetinmedi, AKP’nin Anavatan Partisi’nden de
hızlı çözüleceğini söyledi! üstüne muhalefetin oy hedefini de yüzde
60 olarak ilan etti!..
Bütün siyasetçiler, binde 0.3 alanı bile kazanacağını söyler,
abartır diyebilirsiniz ama kazın ayağı öyle değil; yapılan tüm
hesaplar, kamuoyuna yansıyan, yansımayan anketlerin ezici çoğunluğu
iktidar partisinin güneşte kalmış kar misali eridiğini, yüzde
30’larda seyrettiğini gösteriyor!..
Tabii, bir de paniğin getirdiği açıklamalar var; örneğin her devrin
“mühim şahsiyeti”, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
İlnur Çevik, önceki gün katıldığı bir televizyon
programında, sunucunun “çözüm süreci yeniden gündeme
gelebilir mi?” sorusuna önce şu karşılığı verdi:
–Neden olmasın!..
Ardından, seçimlerden sonra
yeni bir çözüm sürecinin başlayabileceğini şu sözlerle izah
etti:
-Seçimlerden sonra sayın Cumhurbaşkanımızın Kürtler
konusunda o bölge insanını rahatlatacak bir takım girişimlerde
bulunacağına inanıyorlar!..
Kim inanıyor? Onun yanıtı
yok! Sanırım Kürt yurttaşlardan söz ediyor. Bu durumda bölge
insanı, bir diğer deyişle Kürt asıllı seçmen büyük bir heyecan ve
coşku içinde Erdoğan’ın “Başkan” olması için koşa koşa sandığa
gidecek, sonra da oturup “çözüm sürecinin” yeniden
başlamasını bekleyecek, öyle mi?.. Bu türden üfürmelere siyaset
dilinde şu sıfat yakıştırılıyor:
-Havuç politikası!..
Şu demek: ver oyunu al istediğini!.. Ancak muhteremin atladığı çok yaşamsal bir durum söz konusu:
–Defalarca kandırdığın, elini böğründe bırak...