İki adam… İki dev adam… İki adam gibi adam…
Çok sevdiğim, artlarından gözyaşı döktüğüm iki devrimci… Ülkelerine
pırıltı saçmış, Cumhuriyetin iki neferi:
-Attila İlhan ve Levent Kırca…
Ölüm
tarihlerinin arasında yıl olarak 10 yıl, gün olarak bir gün
var…Sevgili Attila Abi 11 Ekim 2005’te, Sevgili levent Kırca ise 12
Ekim 2015’te sonsuz yolculuğa çıktı… Biri edebiyatta, şiirde,
romanda devleşti, diğeri tiyatro, sinema, televizyonda milyonların
gönlüne taht kurdu…
Çok acılar, çok çileler çektiler… Asla ödün vermediler… Ölene dek
hiç eğilip bükülmediler, ölüme ise dimdik gittiler…
Yazdıkları romanlar, şiirler, oyunlar, skeçler hiç eskimedi… Ne
zaman okusanız, ne zaman izleseniz hep gözyaşıyla, kahkahayla,
gururla doldu içiniz… Hani kimileri vardır, yaşarken ne olursa
olsun ölünce silikleşir, unutulur gider… Tarih Baba’nın defterinde
bir ufacık virgül dahi olamazlar…
Ama kimileri vardır, ışıldayan bir hayata imza atar, tarihe de
“unutulmayan” mahlasıyla adeta kazınırlar… İşte öylesine iki
değerdi, onlar ölünce kaybetmedi, biz onları yitirdiğimiz için
eksik kaldık, kaybettik…
-Ölümün asla yenemediği iki büyük adam olarak geçtiler
tarihe!..
İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken yani 15-16 yaşlarında mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanınca 1941 Şubat’ında okuldan atıldı, gözaltına alındı, tutuklandı, iki ay hapis yattı!..
Taa 1944 yılında mahkeme kararıyla okuma hakkını tekrar kazandı. İşte o üç yıllık mücadele, o gencecik çocuğun Türkiye’nin en büyük şair ve romancılarından biri olmasına yol açacaktı…
Siz Attila İlhan’ın, 1948 yılında, henüz Hukuk fakültesi ikinci sınıfındayken Nazım Hikmet’i kurtarma hareketine katılmak için Paris’e gittiğini bili...