İkinci Dünya Savaşı'ndan tam 5 yıl önce Kandilli'de 1934 yılında tamamlanan tarihi Rasathane binasının olduğu kampüste, Boğaziçi Üniversitesi'ne ait Kahve Lab'de parçacık fiziği konusunda uzman bilim insanlarıyla buluşmaya gittim. Dünyanın en büyük fizik deneyinin yapıldığı CERN'de kullanılacak algıçın hikayesini tutkulu fizikçilerden dinleme fırsatı buldum. Dünyanın en büyük parçacık fiziği deneyinin yapıldığı CERN'de Atlas deneyinde görev alan bilim insanlarımızdan Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkcan Özcan'ın, Kahve Lab'deki ekibiyle geliştirdikleri algıç, bu önemli deneyde kullanılacak. Deneysel fiziğin en büyük oyun alanı CERN'de Türk bilim insanlarının katkısını görmek, heyecanlarına tanık olmak benim için de eşsiz bir deneyim oldu. Türkiye CERN deneyine 1961'de önce gözlemci statüsünde katıldı. 2009'da tam üyelik başvurusu yapıldı. Şu anda Türkiye'nin konumu tam üyelik öncesi bağıl (assosiye) üye olarak tanımlanıyor.
UZAYDAN GELEN PARÇACIKLAR
Fizik deneylerinde en önemli değerlerden biri zaman boyutu. Bunu
bir futbol maçını stadyumda izleyen insanlarla canlı yayında TV'de
izleyen insanlar arasındaki birkaç saniyelik farka benzetebiliriz.
Kahve Lab'de hızlandırıcıyla laboratuvarda gözlemlenen parçacıklar
yerine, uzaydan gelip atmosferimizde etkileşerek yüzeye ulaşan
parçacıklar üzerinde deney yapılıyor. Prof. Özcan her ikisi
arasında ölçüm açısından farkı şöyle açıklıyor: "Kendi
laboratuvarımızda şu an için yüksek enerjili demetler veren bir
parçacık hızlandırıcımız bulunmadığından, geliştirdiğimiz
algıçların testleri için ya CERN'e gidiyoruz ya da uzaydan gelen
parçacıklardan yararlanıyoruz. Uzaydan gelen parçacıklar çok
uzaklardan geldiklerinden, uzaktaki olayları geriden takip eder
durumuna itiyor bizi. Yıldızlar bizden çok uzak olduklarından, biz
aslında sürekli onların geçmiş hallerini izliyor durumuna
düşüyoruz. Güneş'i bile sekiz dakika geriden izlediğimizi
hatırlatalım. Bizim için parçacıkların geç gelmesi bir sorun teşkil
etmiyor. Uzayda birçok kaynak var (Güneş'imiz bunlardan biri) ve bu
kaynaklardan sürekli parçacıklar geliyor. Onların çok süre önce
yola çıkmış olmaları, bu yaptığımız çalışmalarda bizi pek
ilgilendirmiyor. Nasıl ki bir teleskop yaptığımızda, onunla
gördüğümüz ışığın bize ne kadar sürede geldiğinin teleskobun
çalışması için önemi yoksa, bizim algıçlarımızın da parçacıkları
gözlemlemesi için parçacıkların ne kadar uzun süredir yolda
olduklarının bir önemi bulunmuyor." Kahve Lab'da elektron
hızlandırıcısı yapmaya çalıştıklarını belirten Erkcan Özcan TAEK'e
ait Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde birkaç yıldır
geliştirilmekte olan bir proton hızlandırıcısı bulunduğunu
belirtti. Bunun Türkiye'nin ilk RFQ'su (radyo frekansı
dörtkutuplusu), yani CERN'de ve dünyanın en ileri hızlandırıcı
merkezlerinde kullanılan ileri teknoloji proton hızlandırıcılarının
ilk aşaması olduğunu belirten Özcan, "Bu RFQ'da epeyce yol kat
edildi, ancak daha bizim algıçlarımızı test edebileceğimiz türden
bir demete ulaşılamadı. Ulaşılınca, algıçlarımızı o hızlandırıcının
demet ölçümlerinde kullanmayı ve o hızlandırıcının geliştirilmesine
de elimizden geldiğince destek vermeyi istiyoruz. Halihazırda Kahve
Lab ekibinin bir kısmının ufacık da olsa katkısı oldu. Uygun
şartlar olursa daha da artıracak gibi görünüyoruz" diyor.
HEDEF SÜREKLİ BÜYÜYOR
Şu ana kadar geliştirilen ve üretilen algıçın bir doktora, iki de
yüksek lisans öğrencisinin tezinin büyük kısmını oluşturduğunu
vurgulayan Özcan şöyle konuştu: "Ancak laboratuvarda çalışma
şeklimiz, her projemizde öğrenilenlerin paylaşılması şeklinde. Bu
yüzden başka lisansüstü öğrencilerinin eğitimine de net katkısı
oluyor. ."