İntikam, “karşılıklılık” (“reciprocity”) prensibi temelinde
insanlar ve topluluklar arasında gerçekleşen bir eylemdir. Ve
“karşılıklılık”, birbirine eşit sayılan taraflar arasında söz
konusudur.
İntikam, normatif bir siyasal düzenin, yani bir hukuk ve yargı
(adalet) sisteminin namevcut olduğu, daha özlü ve somut ifadesiyle
“devlet”in olmadığı yerde kendini gösteren “primitif” bir adalet
seçeneğidir.
İntikam, tarihsel süreçte aileler veya akraba grupları arasında
belirmenin ötesinde, bir siyasal örgütlenme biçimi olarak kabile-
aşiret yapılarında karşımıza çıkan bir olgudur. “Kan davası”, bu
tip toplumsal-politik örgütlenmelerde intikamın “töre” kılınmış
karşılığıdır. Ve devlet siyasal örgütlenmelerinde hukuk ne ise,
cemaat, kabile, aşiret örgütlenmelerinde “töre” odur.
O yüzden hem bu coğrafyada, hem de bize komşu coğrafyalarda akraba
gruplarında, köy cemaatlerinde, kabile-aşiret toplumsallıklarında
bu “töre”nin yerleşikliğini ortadan kaldırmak, öncelikle
devletlerin boynuna borçtur.
Devlet töreyi, kan davasını aşmaya ve onlarla ilişkili bir adalet
seçeneği olarak intikamla da (sarmaş dolaş olmaya değil) başa
çıkmaya, hükmettiği topraklarda yaşayanlar arasında yaygın
intikamcı hesaplaşmaları gidermeye çalışır.
Aksi takdirde devlet, devlet olmaz.
Aynı şekilde, bir devletin ülke sınırları içinde bir terör eylemi
karşısında en üst düzey yetkili ağızlarından “intikam” lafzını
kullanması, sonrasında da bu lafzın tahrikiyle yine resmi
görevlilerce gerçekleştirilen bir takım “intikamcı” operasyonlar…
Bunlar da o devletin devlet olma vasfını zedeler.
Onu terör örgütü ile muhatap, eşit ve “karşılıklılık” içinde bir
duruma getirir.
37’si polis, 7’si sivil, toplam 44 yurttaşın hayatını kaybettiği
kanlı terör eylemi karşısında devletin takındığı tavır, “intikam”
kavram ve pratiği üzerine yukarıdaki siyasalsosyolojik açıklama
çerçevesinden bakıldığında bir güçlülüğe değil zafiyete işaret
eder.
Olay korkunçtur ve toplumun, halkın, insanların soğukkanlılığını
kaybetmesini de, acıyı öfkeye kanalize etmesini de, intikamcı bir
söylem, tutum ve tavra savrulmasını da anlayabilirsiniz.
Ama devletin tam da bu intikamcı motivasyonun dışında ve üzerinde
akli, adli, hukuki bir vakar içinde olmasını beklerken, neredeyse
toplumu sollayan bir intikamcı söylem ve pratiğe teslim olmasını
anlamak mümkün değildir. Aksine devlet adına kaygıya kapılmak
kaçınılmazdır.
Kanlı saldırıların ardından ulusal hassasiyetin çok daha tehlikeli
gelişmelere yol açacak şekilde doruğa çıktığı bir atmosferde,
terörün failleri yakalanmamışken HDP teşkilatlarına baskınlar,
yöneticilerine gözaltılar…
İl binalarının duvarına “Geldik, yoktunuz. Yine geleceğiz!”
yazmalar…
İnsanları şöyle ya da böyle tweet attı diye gözaltına almalar…
TAK’ın yaptıklarının öcünü HDP’den, Cem Mumcu’dan, ondan bundan
almalar…