2013’te Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
Türkiye’deki etnik çeşitlilik üzerine kurumun tavrını netleştirmeyi
arzuladığı bir çalıştaya davet edildim. Din antropolojisi çalışan
bir sosyal bilimci olarak ve tabii “Din Hayattan Çıkar” başlıklı
çalışmam doğrultusunda! İnanır mısınız, çalıştayın açılış konuşması
bu kitabımdan bir alıntıyla noktalanarak ilk söz de bana
verildi!..
Çalıştay yararlıydı ama belli fikri uyuşmazlıkları ve bakış açısı
buluşmazlıklarını da açığa serdi.
Tartışmalar dönüp dolaşıyor, farklı etnik, dinsel, “etno-dinsel”
oluşumlar arasında adalet terazisinin nasıl işe vurulacağında
düğümleniyordu.
Katılımcı bir başka sosyal bilim profesörü, “Adalet denince ne
anlamamız gerektiği bellidir” dedi ve devam
etti:
“Ben adaletten ‘El-Adl’i anlarım.”
Arapça “adl”, (bizde yaygın formuyla “adil”) sözcüğünün tarafsız,
eşit, hak gözeterek davranmayı/davrananı tanımladığını biliyoruz.
Fakat “El-Adl”, Allah’ın güzel isimlerinden biri; sınırsız ve
sonsuz adalet sahibi, mutlak adil, her şeye ve herkese adaleti
şamil anlamında kullanılan…
Dolayısıyla, “Adaletten ‘el- Adl’i anlarım” deyince bir coğrafyada
farklı kültürel, etnik, dinsel kimlikler arasında adalet
anlayışınızı tek bir din temeline oturtmuş oluyorsunuz.
***
Kültürel (ve de “nominal”) olarak nüfusunun
çoğunluğu Müslüman addedilse de siyaseten ve hukuken laik (ve
çokkültürlü) Türkiye toplumunda adaletten “El-Adl”i anlamak, bize
göre sorunlu, hatta sorunun esasını oluşturan bir
durum.
Bunun tartışmasına Çanakkale’de dün başlayan CHP Adalet
Kurultayı’nın bugünkü “İnançta Adalet” panelinde girmeye
çalışacağım. Sonrasında yine bu köşede görüşlerimi daha geniş bir
paylaşıma açmayı hedefliyorum.
Fakat bu yazıda sözü getirmek istediğim nokta
başka.
Bugün Türkiye’de yukarıda kaydedilen pozisyon doğrultusunda hüküm
süren bir iktidar var. Onun kadroları ve lideri için de adalet,
güya “El-Adl”!..
Peki, yıllardır önümüze konan “dinle oynama” (dinbazlık) pratiği ne
ölçüde “El-Adl”e hitap etmekte acaba?..
Pek çok örnek var, “Bakara- Makara”dan “ayakkabı kutuları”na kadar
da biz günlerdir herkesin konuştuğu, bazı iktidar yandaşlarına bile
“Bu kadar olmaz” dedirten en tazesini aktarmakla
yetinelim:
Telefonunda ByLock olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan Konyaspor
Başkanı serbest bırakılırken gazetemiz yazarı Kadri Gürsel, kendisi
kullanmamakla birlikte telefonunda ByLock olan kişiler kendisine
mesaj atmış gerekçesiyle hâlâ tutuklu. Üstelik Kadri 24 Temmuz’daki
duruşmada çıktı bu iddiaları bir bir çürütmekle kalmadı, birer
komedi malzemesine dönüştürdü. Ama hâlâ
içerde.
“El-Adl”den de mi korkmazsınız diye sormak gerekiyor!..