Cadılar”, onları avlayanların kendi suçlarını bastırma çabasının
kurbanlarıdır.
Bir hata, kusur ya da aldanmadan dolayı “Âlemlerin Rabbi”nden
mağfiret dileği ile cadı-avcılığı arasında da doğru orantı
vardır!..
Cadı avı özünde “avcı”nın günahlarının, aczinin ve zafiyetinin
örtüsüdür.
***
Katoliklik Avrupa’da ekonomi-politik ve kültürel-ideolojik
iktidar olarak formunun zirvesinde olduğu zaman cadı avlarını
başlatmadı.
Cadı avları bu iktidarın özellikle Hıristiyanlık içinden bir
“protesto” ile sarsılmaya uğratıldığı Yeni Çağ’ın eşiğinde
kışkırtıldı.
Vatikan, kendisine Protestanlıktan yönelen rekabet ve tehdidi
savuşturma yolunda “dinen” yetersiz kaldığı noktada kitlesel bir
hedef-şaşırtmaca ile cadıları işaret etmiştir.
Hıristiyanlık-öncesi Avrupa’nın doğatapımına dayalı paganik inanç
sisteminin temsilci ve takipçileri, bu inanç sistemiyle hiç alâkası
olmayan “Şeytan”la işbirliği içinde oldukları ileri sürülerek
“cadı” diye yaftalanıp toplu imhalara uğratıldılar.
Katoliklik, aslında Protestanlıkta “ötekileştirme” ihtiyacını
karşılayacak malzemeyi bulamadığı için bir “dışodak” belirleyip ona
karşı böylesi kitlesel bir mobilizasyon sağladı ve sarsılan
iktidarını yeniden kurmaya çalıştı. (Tabii sonra Protestanlık da
geri kalmamış ve cadı avında Katoliklikle yarışır hale gelmiştir,
ama bu başka bir konu.)
***
Bugün Türkiye’de yaşananlar, Avrupa ve Amerika’da 100 binlerce
(bazılarına göre 1 milyona yakın) insanı canından etmiş katliamlara
sebep oluşturana çok benzer ihtiyaç ve itkilerden çıkış
buluyor.
Dün Türkiye Yazarlar Sendikası da açıklamasında gayet güzel
dillendirmiş: “Sağın sağa darbesinden türeyen ‘yeni sağ dikta’,
OHAL bıçağını aydınlar üzerinde bilemeyi sürdürüyor; oyuncular
tiyatrolarından, akademisyenler üniversitelerinden, gazeteciler
kalemlerinden koparılıyor; İktidar, ‘Yeni Türkiye’ adıyla
başlattığı cadı avını büyüttükçe büyütüyor” diye...
Sendika, “sağın sağa darbesi” diye ölçülü ifade etmekle yetinmiş.
Belki, sonuçta olan “sol”a oluyor düşünce ve kaygısını vurgulamak
için... Belki de dine gönderme yaparak samimi ve barışçıl
dindarları incitmemek için...
Ancak karşımızdaki darbe girişiminin bu topraklara özgü bir
İslâm-içi sekteryan çatışmanın, bir iç-iktidar mücadelesinin sonucu
olduğu her daim vurgulanması gereken bir gerçektir.
Ve daha önemlisi iktidar, kendisine “darbe” olarak gelen tehdidin
aslında bir parçasıdır. Bu, onun kendi bünyesinden çıkan bir
“iç-saldırı”dır.
Böyle olduğu için zaten onu ötekileştirmekte çok büyük güçlük
çekiyor. Kitlesel düzeyde birbiriyle etle tırnak olmuş unsurlar söz
konusu çünkü. Daha önce de kaydettik, “FETÖ” diye üzerine
gittiğinizi kazıyınca altından çok büyük ölçüde “AKP” çıkıyor.