GELİŞMİŞ demokrasilerdeki seçimlerde yüzde 51.4 oyla bir partinin iktidara gelmesi üstün bir başarı sayılır.
Nitekim Fransa’da iktidardaki Sosyalist Parti 2012 seçimlerinde
1. turda yüzde 29 oy almış, ikinci turda sol oylar birleştiği için
yüzde 41 oyla iktidara gelip hükümeti kurmuştu.
16 Nisan’daki yüzde 51.4 gibi bir oy oranının buna göre hayli
yüksek olduğu açıktır.
Öyleyse niye “az” olduğu söyleniyor?
ANAYASA YAPMAK
Gözden kaçan, partilerin iktidar için yarıştığı “seçimler”le, tüm
milletin hayatını yeniden düzenleyen bir “toplumsal sözleşme”
niteliğinde olması gereken “anayasa yapımı” arasındaki büyük
farktır.
Yüzde 51.4 oy hukuken meşrudur fakat “toplumsal mutabakat”ı
yansıtmadığı açıktır.
Fransa’da denk düştüğünde yüzde 35’le bile hükümet kurulur.
Fakat General De Gaulle’ün 1958’deki anayasası yüzde 79 oyla kabul
edilmiş, yurtdışı oylarla bu oran yüzde 80’e çıkmıştı.
Zira hem yapım aşamasında Komünist Partisi dışında bütün partiler
katılmış hem de böyle “toplumsal mutabakat”ı yansıtan bir oyla
kabul edilmişti.
İşte bu nitelik farkından dolayıdır ki, Sayın Erdoğan’ın 60.
hükümet programında son derece isabetli şu ifade vardır: