TARAFSIZ cumhurbaşkanı kavramı parlamenter sistemin en önemli
unsurlarından biridir. Referandum sürecinde birçok kavram gibi bu
da çarpıtılıyor.
Ahmet Necdet Sezer tarafsız mıydı?
Özal, Demirel, Gül tarafsız mıydı?
Bu sorular yanlıştır, bizi doğru sonuca götürmez.
Bir cumhurbaşkanı “tarafsız” olduğunu göstermek için ne
yapmalı?
İktidarın çıkardığı bir kanunu onaylamalı, ikinci kanunu geri mi
çevirmeli?!
Bir gün sağcı, ertesi gün solcu mu olmalı?
Halbuki parlamenter sistemde “tarafsız”ın anlamı fikirsiz,
felsefesiz demek değildir. Siyasi kavgalardan uzak duran,
gerektiğinde partileri çağırıp konuşarak uzlaştıran cumhurbaşkanı
demektir.
BAŞGİL ANLATIYOR
Hocaların hocası merhum Prof. Ali Fuat Başgil, 27 Mayıs darbesinden
önce yayınlanan ders kitabında şöyle anlatır:
“Devlet reisi yüksek makamının ve devlet hayatındaki tecrübe ve
olgunluğunun kendisine kazandırdığı üstünlüğe dayanarak bakanlar
kurulunu irşat ve ikaz eder; müdahale etmeksizin tavsiyelerde
bulunur. Müşkül anlarda parlamentonun söz sahibi liderleriyle temas
ederek yatıştırıcı ve arabulucu hizmetleri ifa eder...”
Merhum Başgil, satırlarının devamında parlamenter cumhurbaşkanının
“birleştirici ve ihtirasları yatıştırıcı rolünü” vurgular,
“çarpışan siyasi fikir gruplarının üstünde kalması” gerektiğini
anlatır. “Aktif politika devlet reisinin değil, başbakanın ve
bakanların rolüdür” diye belirtir. (Esas Teşkilat Hukuku, İstanbul
1960, s. 346)
Tipik örnek gelişmiş demokrasilerdeki parlamenter cumhurbaşkanlarıdır. Parlamentonun seçtiği Alman cumhurbaşkanı da böyledir, halkın seçtiği Avusturya cumhurbaşkanı da...